31 Mayıs 2010 Pazartesi

İstanbul'dan Sonra Karşıyakalı Olabilmek

Aynı yazıyı Ankara faciasından sonra yazmıştım, bu seferde İstanbul için yazmak istedim..
Süperlig hasretiyle 15. seneyi bitiriyorduk. Bu sefer son olacak dedik. Lig'in bitmesinden 1 hafta önce Play-Off'lar için İstanbul'a yüklenmeye başlamıştık bile. Ligin biteceği hafta herkes uçak biletleri, tren biletleri, kalacak yerler için koşuşturuyordu semtte. Biletix'in biletleri ne zaman satışa çıkaracağı ile ilgili bir bilgimiz olmadığı için her biletix önünden geçen oraya soruyordu ve bizi haberdar ediyordu biletler var mı yok mu diye..

Kalacağımız yerleri ayarladık biletlerimizi aldık. 1 hafta boyunca İstanbul'da Karşıyaka ile yaşayacaktık, her yanı yeşil kırmızıya boyayacaktık. Play-Off'ların başlayacağı günden bir gün önce parklarda sabahladık. Heryerde korna sesleri, herkes konvoy yapıyordu saatlerce. Parklarda sabaha kadar oturacak park bulamadık. O gün dışarıda sabahlayan rahat 200 kişi vardı diyebilirim. Marketlerdeki alkoller tükenmiş, sabaha doğru market sahipleriyle abi kardeş bile olmuştuk..

Parkta elimde kağıt kalem tüm tayfa hesap yapıyorduk. Hesaplarımıza göre Altay'dan 3 puan, Konyaspor'dan 3 puan ve Adanaspor'dan 1 puan alıp süperlige çıkacaktık..

Ve sonunda Pazartesi günü geldi. Olimpiyat stadında oynayacağımız o Altay maçından o kadar ümitliydik ki 3 puan cebimizde gibi yola çıkmıştık. Uzun süren bir yolculuktan sonra Olimpiyat Stadındaydık. İstanbulluların bile deplasman olarak gördüğü bir staddı. Kendi adıma konuşmam gerekirse gittiğim en kötü staddı diyebilirim. Tribünde öyle bir durgunluk vardı ki hiçkimse bağırmak istemiyordu. Stadın o kötü akustiği herkesi burkmuştu fakat ölene kadar savaşacaktık. Oraya bunun için gitmiştik ve gırtlaklarımızı patlattık. Karşı tribünlerin bile susarak izlediği bir tribün yaptık kendimize. 2 penaltımız verilmedi ve maçı 1 puan ile bitirdik. Maç çıkışı herkes olsun Konyaspor'u yendiğimiz anda iş bitti diyordu ve bir heves semte geri dönüyorduk..

Tabi dönenlerin yanı sıra İstanbul'da kalanlarımız vardı. Orada çok güzel dostluklar kurdum diyebilirim. Tüm İstiklal'i yeşil kırmızı görmek insana hayatında bir kere nasip olur heralde ve ben bu görüntüyü yakaladım. İstiklal'de gördüğünüz adamların Karşıyaka parklarında bira tokuşturduğunuz adamlar olması garip bir duyguydu gerçekten. Her İstanbullunun bize tek sorduğu Karşıyakaydı. Ve hiç durdurak bilmeden, usanmadan her defasında başka bir aşk ile anlatıyorduk Karşıyakayı. Her anlattığımızda arkamızda duran kardeşlerimizin abilerimizin sevgisini hissediyorduk..
İkinci maç geldi ve Sami Yen'e doğru yola çıktık. Kale arkası tribününde ÇARŞI olarak durmuştuk ve çok güzel şekilde bağırdık. O maçı orada bırakacaktık, süperligden vazgeçecektik belki ama gırtlaklarımızı patlatmamız gerekiyordu. Konyaspor maçındada hakemin kesinlikle yanlış verdiği bir karar ile golü ağlarımızda bulduk. Artık buraya kadar dedik nedense. Aynı Ankara'da olduğu gibi buradada yine Bank Asya'da olacağımızı biliyorduk fakat yinede sevdamızı haykırmayı bir borç biliyorduk kendimize. Ve o 90 dakika bittiğinde semtimize dönmemiz gerekiyordu artık...

Döndüğümüzde semtte bu sefer o kadar yıkılmamıştık. Ankara bizim için çok daha kötüydü. Fakat yine her Karşıyakalının dilinde " keşke bu sene olsaydı " sözleri vardı. Olmadı.. Canları sağolsun, biz o armayı o renkleri her şekilde yüreklerimize kazımışız zaten..

Ve evet. 2 hafta kadar geçti üzerinden play-off'ların, herkes gelecek sezona planlar yapmaya başladı.. Yapılacak pankartlar, yazılacak besteler, gidilecek kilometrelerce deplasmanlar...

Ve evet Karşıyaka.. Yine her bira şerefe denilip tokuşturulduğunda sadece senin adın geçiyor...

Karşıyakaya !

0 yorum / sen de yaz !:

ÜST TARAFA DÖN