7 Mart 2011 Pazartesi

Bolu Deplasman Hikayesi

Maça toplam 5 otobüs gittik. Ligin orta sıralarında olan, sezon başı hedeflerinin çok çok uzağına düşerek iddiasını yitiren, hayal kırıklığı yaratan bir takımın peşinden giden 5 otobüs dolduracak kadar adam. 3 otobüs izmir'den, 1 otobüs İstanbuldan kalktı. Karşıyaka'nın Ankara’daki gurubu olan An-Ka da 2 minibüs ve 2 özel otoyla toplam 50 kişi geldi.

Boluya giderken boluspor ile ilgili hiç bir art niyetimiz, kinimiz falan yoktu. Yalnızca, geleneksel olarak şansımız tuttuğu için az da olsa umudumuz vardı.

Maç öncesi Bolu'ya girdik, orada bir benzinlikte bolulularla sohbet ettik, sonra polisin biletlerimizi dağıttığı benzinliğe götürüldük, orada da bir problem yoktu. Sonra kentin ara sokaklarından ağır ağır stada götürüldük. Ne bir taş, ne bir sataşma. hep gülümseyen bolulular.

Maçın başlamasına 5 dakika kala polis eşliğinde stada bir geldik, içeride kızılca kıyamet kopuyor. Henüz hepimiz dışarıdayız, içerde tek bir KSK taraftarı yok ama bolulular koro halinde, ana avrat küfür ediyorlar Karşıyaka’ya.

Dertleri neydi bilmiyorum, ama henüz biz girmeden başlayan küfürler maç boyu devam etti. Arada eskişehir ve altay atkılarıyla bizim tarafa yanaşan mı istersin, amigo diye çıktığı yerden tüm tribüne küfür ettirtirken el kol hareketi yapan mı izlersin, bunları inek gibi izleyen polisler mi istersin, hepsi vardı bolu tribünlerinde.
Allah bolunun polisini bildiği gibi yapsın. adamlar lütfedip numaralı tarafında o millete küfür ettirten sözde tribün liderlerine iki uyarı yapsa bu olaylar olmazdı. ama bolu pilot bölge ya, herhalde orada "küfrü serbest bıraksak nasıl olur" konulu bir deneme yapılıyor. Ayrıca bize altay atkısı gösteren zihniyet nedir yahu. Altay atkısını görünce gözümüzün dönmesini falan bekliyorlar herhalde.

Peki bol bol küfür olan bolu tribününde ne yoktu: 1) orjinal beste yoktu. bizim 250-300 taraftarın kaf-sin-kaf'ından başka bir şeyini duyamadığını söyleyen bolulular üzülmesin, biz tüm tezahuratlarını gayet net duyduk. bir şehrin tek bir orijinal tezahuratı, bestesi olmaz mı yahu? 2) Düzgün, estetik gözüken yaratıcı pankart yoktu. 3) atkı yoktu. Bolu tribünü galibiyet sevinciyle atkıları salalmaya başlayınca fark ettik ki maratonun ortasındaki bağıran tayfada bile atkı oranı en fazla %50.

Maçın son yarım saatinde, geri düşmenin ardından bolu tribünlerinin de bize sataşmayı sürdürmesiyle birlikte iş tamamen karşılıklı küfürleşmeye döndü. Bu arada kendilerine playoff’u hatırlattığımız Bolulular, buna el kol hareketleri ve “dışarıda görüşürüz” ayağıyla karşılık verdiler. Ardından biz “dışarıda kaçanın…” diye girince konuya, sağolsun bolunun maratonu da bizi kırmadı onlarda tekrar ettiler: “dışarıda kaçanın…”

Ardından maç bitti. Bolulular dışarı çıktı. Biz içerde kendi kendimize bilenirken, bir polis memuru yaklaştı, “boşuna kendi kendinize gaza gelmeyin, o size bağıranların hiç birisini bulamayacaksınız dışarıda. Böyle bu arkadaşlar, içerde bağırırlar sonra da basıp giderler” dedi. Hakkaten de aynen öyle oldu. Dışarı çıktığımızda, Boluluların hepsinin kaçtığını gördük. Biz arabayla bile çıkmadık aslında. Maç bitiminden yarım saat sonra yürüyerek staddan çıktık, kamyoncular derneğinin olduğu caddeye kadar yürüdük, bakındık ettik. Ne gelen var ne giden.

İzmir’e dönen otobüslere yolda bir çocuk taş atmış, çift camın dışarıdakini kırmış. Tek kişi olduğundan “inmeye değmez” denmiş. Neyse canları sağolsun.

Gerek yok böyle atmaya tutmaya . biz boluspor taraftarını daha önce görmüştük, bir daha görmüş iyice anlamış olduk. Yolları açık olsun…

Yazı TribünDergi'den bir kardeşimizden alınmıştır.

0 yorum / sen de yaz !:

ÜST TARAFA DÖN