28 Mart 2011 Pazartesi

Kabus Gibi Bir Hafta Sonu

1 aydır tek bir maç izleyememiştim. Ne futbol ne basketbol ne de voleybol maçı. Kutsal topraklara geldiğimde içerde 3 maç yakalamanın verdiği bir sevinç vardı. Her ne kadar basketbol hariç diğer şubelerde işler istediğimiz gibi gitmese de hasretimi bir nebze dindirme fırsatı buldum.

Önce cumartesi günü voleybol maçı. İller Bankası ile oynadık ve malesef 3 - 2 yenildik. Kümede kalma umutlarımızı iyice sulara gömmüdüğümüz maçlardan biri oldu. Sinir bozucuydu. Çok üzücü bir andı. Maç sonu ağlayacak duruma geldim. Olduğum yere çökekaldım. Tüm sezon boyunca bu tarz çok maç kaybettik. Çok alçak pas atma hastalığımız var ve bu huyumuz yüzünden hücumlarımızın etkisi azalıyordu. Oyuncularımızın birçoğu zaten altyapıdan. En az bizler kadar üzüldüklerini biliyorum. Umarım eksik yanlarını geliştirirler ve Karşıyaka ruhuyla dolu bu gençler takviyelerle gelecek yılların değişmez oyuncuları olurlar.

Sırada Tavşanlı ile oynadığımız futbol maçı vardı. Başka bir hayal kırıklığı daha. Tüm maç boyunca ne oynadığını bilmeyen bir takım ve içgüdüsel !!! olarak geri çekilme durumu. Golü erken atmamızın zaten en kötü yanı bu. Sonrası kalp krizi geçirtecek derecede sıkıntılı. Bir hoca düşünün ki her maç sonrası bir mazareti olsun. Reha Kapsal'ı anlayamıyorum. Anlayamayacağım da. Önceki yazılarımda yazmıştım. Reha Kapsal'ın başarılı olmasını çok istiyorum çünkü Karşıyakamın başında. Şu an onun başarısı bizim başarımız. Her ne kadar birçok maçtan sonraki şaka gibi demeçlerini ve korkakça oyun tarzını sevmesem de başarılı olması lazım. Yoksa yine hem yıllarımız hem de tazminatlarla bir dünya paramız gidecek.

Ve son olarak Bornova Belediyesi'ne son çeyrekte maçı kaybetmemiz. Hakan Demir'in gereksiz inatları. İşlemeyen oyun sistemine müdahele etmeyişi. Uzar gider bu liste. Bu yıl basketbol şubemizle gurur duyuyoruz. Birçok konuda ne desek az ama bu tarz maçları taktiksel kaprislerle kaybedince geçen haftalarda aldığımız ekstra galibiyetlerin hiçbir anlamı kalmıyor.

3 maç . 2 mağlubiyet ve hiçbir işe yaramayan bir beraberlik. 3 mağlubiyet olarak sayabiliriz.

24 Mart 2011 Perşembe

Türkiye Sizinle Gurur Duyuyor !

Bugün Avrupa'da Türkiyeyi temsil eden tek Türk takımı Karşıyakamız da Avrupa'ya veda etmiş bulunuyor. Muhteşem heyecan yaşatan, çevremizde bize gururla, onurla, kıskançlıkla bakılmasını sağlayan takımımıza sonsuz teşekkürler ediyoruz. EuroChallenge'a ilk başladığımız andan itibaren yüreğiyle oynayan, Karşıyakalılık ruhuyla oynayan herkese sonsuz saygılar, size çok teşekkür ederiz bize böylesine güzel anlar yaşattığınız için..

Şimdi küçük bir EuroChallenge değerlendirmesi yapalım. Nereden başlasam bilmiyorum ama ilk söyleyeceğim şey Antwrep'e içeride yenilip liderliği kaptırdığımıza yanalım sadece. Belki de o güçsüz takımı, fark atacağımız takımı yenseydik şu anda FinalFour'a kalmış, şampiyonluğu erkenden kutlamaya başlamıştık. Yenildiğimiz hiçbir maçı karşı takım kazanmadı, biz verdik. İstesek şu anda şampiyon olmaya aday 4 takım arasından en güçlü takım olurduk fakat tecrübesizliğimiz bizi böyle bir ünvandan alıkoydu..
Çok çalıştık ama olmadı. Tecrübesiz bir takım ilk defa bu kadar yükselmişken ondan Avrupa Şampiyonluğu beklemek belki de bencillikti ama neden olmasın, Karşıyakalıydık. Çok şey bekledik ama sonuç ne olursa olsun onlara sahip çıkacağımızın farkındaydılar. Tecrübe kazandık evet ama seneye bu takımdan kimler gidecek, kimler kalacak belli bile değil şu anda, umarım bu tecrübeli isimlerle yolumuza devam ederiz..

Tabi gitmesini dilediğim bir kaç kişi var. Öncelikle bence Holston ve büyük hayalkırıklığı Osiris ile yollarımızı ayırmamız lazım. Holston ligde iyiydi belki de ama biraz güçlü takıma karşı ne kadar kötü oynanabilir bu kupada öğrendik. Petersburg maçını 20-21 şut denemesinden bir tanesini bile sokamayarak tamamlamış, sadece serbest atışlardan 3 sayısı bulunan bir oyuncu oldu. Osiris ise Petersburg maçları boyunca 4 sayı 9 foul ile takıma hiç yarar sağlayamamış bir oyuncu. Evet basketbol bazen istatistik işi değil ama bu iki isim takıma hiçbir şey katamadı bu kupada. Kişisel görüşümdür.

Diyecek bir şey yok. Türkiye olarak kalbimiz bu akşam Karşıyaka ile attı ama olmadı başaramadık..
Ne demiştik Arena'da.. Sen şampiyon olmasan da, kupaları almasan da, seviyoruz işte var mı diyeceğin..

10 Mart 2011 Perşembe

Uzun Süreli Deplasman

Karşıyaka dışında ilk defa bir post giriyorum buraya sadece size duyurmak istedim, bir çok kişi neden yazmıyorsunuz artık falan diye mail atınca açıklama yapmak istedim..

Diğer yazarlarında işleri yoğun olduğu gibi benimde bir çok konuda işlerim yoğun. Denizkent yurtdışına çıktı seyehat sebebiyle. Ben ise Üniversite Sınavına çalışmak amacıyla pek fazla yazamıyorum bu aralar. Haftada bir belki iki tane yazı girmemizin sebebi bunlar. Uzunca bir süre, 3 ay kadarda böyle devam edecek malesef. Tabiki yazı yazacağız fakat yazı sayısı geçen dönemlere göre düşük olacaktır.

Denizkent'in tam olarak ne zaman döneceğini bilmiyorum fakat benim için durum 3 aylık ara gibi biraz..

Saygılar,

7 Mart 2011 Pazartesi

Bolu Deplasman Hikayesi

Maça toplam 5 otobüs gittik. Ligin orta sıralarında olan, sezon başı hedeflerinin çok çok uzağına düşerek iddiasını yitiren, hayal kırıklığı yaratan bir takımın peşinden giden 5 otobüs dolduracak kadar adam. 3 otobüs izmir'den, 1 otobüs İstanbuldan kalktı. Karşıyaka'nın Ankara’daki gurubu olan An-Ka da 2 minibüs ve 2 özel otoyla toplam 50 kişi geldi.

Boluya giderken boluspor ile ilgili hiç bir art niyetimiz, kinimiz falan yoktu. Yalnızca, geleneksel olarak şansımız tuttuğu için az da olsa umudumuz vardı.

Maç öncesi Bolu'ya girdik, orada bir benzinlikte bolulularla sohbet ettik, sonra polisin biletlerimizi dağıttığı benzinliğe götürüldük, orada da bir problem yoktu. Sonra kentin ara sokaklarından ağır ağır stada götürüldük. Ne bir taş, ne bir sataşma. hep gülümseyen bolulular.

Maçın başlamasına 5 dakika kala polis eşliğinde stada bir geldik, içeride kızılca kıyamet kopuyor. Henüz hepimiz dışarıdayız, içerde tek bir KSK taraftarı yok ama bolulular koro halinde, ana avrat küfür ediyorlar Karşıyaka’ya.

Dertleri neydi bilmiyorum, ama henüz biz girmeden başlayan küfürler maç boyu devam etti. Arada eskişehir ve altay atkılarıyla bizim tarafa yanaşan mı istersin, amigo diye çıktığı yerden tüm tribüne küfür ettirtirken el kol hareketi yapan mı izlersin, bunları inek gibi izleyen polisler mi istersin, hepsi vardı bolu tribünlerinde.
Allah bolunun polisini bildiği gibi yapsın. adamlar lütfedip numaralı tarafında o millete küfür ettirten sözde tribün liderlerine iki uyarı yapsa bu olaylar olmazdı. ama bolu pilot bölge ya, herhalde orada "küfrü serbest bıraksak nasıl olur" konulu bir deneme yapılıyor. Ayrıca bize altay atkısı gösteren zihniyet nedir yahu. Altay atkısını görünce gözümüzün dönmesini falan bekliyorlar herhalde.

Peki bol bol küfür olan bolu tribününde ne yoktu: 1) orjinal beste yoktu. bizim 250-300 taraftarın kaf-sin-kaf'ından başka bir şeyini duyamadığını söyleyen bolulular üzülmesin, biz tüm tezahuratlarını gayet net duyduk. bir şehrin tek bir orijinal tezahuratı, bestesi olmaz mı yahu? 2) Düzgün, estetik gözüken yaratıcı pankart yoktu. 3) atkı yoktu. Bolu tribünü galibiyet sevinciyle atkıları salalmaya başlayınca fark ettik ki maratonun ortasındaki bağıran tayfada bile atkı oranı en fazla %50.

Maçın son yarım saatinde, geri düşmenin ardından bolu tribünlerinin de bize sataşmayı sürdürmesiyle birlikte iş tamamen karşılıklı küfürleşmeye döndü. Bu arada kendilerine playoff’u hatırlattığımız Bolulular, buna el kol hareketleri ve “dışarıda görüşürüz” ayağıyla karşılık verdiler. Ardından biz “dışarıda kaçanın…” diye girince konuya, sağolsun bolunun maratonu da bizi kırmadı onlarda tekrar ettiler: “dışarıda kaçanın…”

Ardından maç bitti. Bolulular dışarı çıktı. Biz içerde kendi kendimize bilenirken, bir polis memuru yaklaştı, “boşuna kendi kendinize gaza gelmeyin, o size bağıranların hiç birisini bulamayacaksınız dışarıda. Böyle bu arkadaşlar, içerde bağırırlar sonra da basıp giderler” dedi. Hakkaten de aynen öyle oldu. Dışarı çıktığımızda, Boluluların hepsinin kaçtığını gördük. Biz arabayla bile çıkmadık aslında. Maç bitiminden yarım saat sonra yürüyerek staddan çıktık, kamyoncular derneğinin olduğu caddeye kadar yürüdük, bakındık ettik. Ne gelen var ne giden.

İzmir’e dönen otobüslere yolda bir çocuk taş atmış, çift camın dışarıdakini kırmış. Tek kişi olduğundan “inmeye değmez” denmiş. Neyse canları sağolsun.

Gerek yok böyle atmaya tutmaya . biz boluspor taraftarını daha önce görmüştük, bir daha görmüş iyice anlamış olduk. Yolları açık olsun…

Yazı TribünDergi'den bir kardeşimizden alınmıştır.

4 Mart 2011 Cuma

Boluspor Deplasmanı

Zorlu bir deplasman maçı olacak.. Fakat biz ne zaman Boluspor ile yaptıysak hep en zor anlarımızda yaptık ve Boluspor'un korkulu rüyası olan bir takım olmayı başardık bu ligde.. Şöyle bir geçmişe döndüğümde aklıma ilk gelen maç Play-Off'lara çıkmak için son şansımız olan Boluspor maçı oluyor. Kesin kazanmamız gereken maçı, Alsancak'ta Boluspor karşısında 90+2'de atılan gol ile 3-2 kazanarak ve tam o dakikada Altay'ında beraberlik golü atmasıyla play-off'lara çıkmıştık. Boluspor ile şu ana kadar 5 maç yapıp, 3 galibiyet ve 2 beraberlik almışız. Bu galibiyetlerinden birisi ise deplasmandaki 4-0 biten maç..

Boluspor ligde güzel bir şekilde yol alırken rakip takımı olan biz şu an çıkmazların içindeyiz. En son hangi durumda olacağız, bu takımla bu sene sonu neler yaşayacağız bu 3-4 maç içinde belli olacak. Fakat fikstüre şöyle bir göz gezdirdiğimizde çok dezavantajlı olduğumuzu görebiliyoruz. Diyarbakır, Giresun, Güngören gibi takımlarla yapacağımız maçlar var önümüzde. Tabi bu takımların arasına Boluspor gibi, Erciyes, Samsunspor, Denizli gibi güçlü takımlarda var. İlk baktığımızda güzel, ortalama bir fikstür gibi gözümüze gelsede unuttuğumuz nokta şu. Kolay takımların hepsiyle evimizde maç yapıyoruz. Boluspor, Samsun gibi güçlü takımlar ile deplasmanda oynayacağız. Zaten dezavantajlı olduğumuz maçlarda bir de saha avantajını alamayınca durum pek içi açıcı gözükmüyor ama Karşıyakalıyız, vardır bir çıkar yolumuz..

Bolu'da alacağımız bir galibiyet bize tüm umutlarımızı yeniden kazandırır. Herkes hesap kitap yapmaya yeniden başlar. Reha Kapsal'ın gelmesiyle geçen hafta güzel bir galibiyet aldık, eğer bu hafta da Reha Kapsal ile galibiyet alırsak Reha Hoca kendisinin iyi bir seçim olduğunu bize göstermiş olur..

1 Mart 2011 Salı

Avrupa'da Çeyrek Final !

Basketbol Karşıyakadır diye boşuna söylemiyoruz.. Bugün Dexia karşısında aldığımız galibiyet ile EuroChallenge Cup Çeyrek Final'e yükselmiş bulunuyoruz.. Bu formayı gerçekten terleten insanlarla, Karşıyaka ruhu olan insanlarla, 14 sene sonra bize 86-87 ruhunu yaşatan insanlarla Avrupa yolunda emin adımlarla yürümenin çok zor olmadığı görmüş olsun. Biz Karşıyakalıyız önemli olan inanmamız, sonrası teferruattan ibarettir.
Evimizde Antwerp'e kolay bir galibiyet vermeseydik şu anda biraz daha rahat çeyrek final yaşayacaktık. Fakat Antwerp'e verdiğimiz maç ile 2. olarak çıkıyoruz çeyrek finale ve rakibimiz zorlu Rus ekibi. 22 ve 24 Mart tarihinde yapılacak maçlarda bize düşen sadece bu çocuklara sonuna kadar destek verip, onların yanında olmak. Biz istedikten sonra başaramayacağımız şey yoktur. Basketbol takımımız bu kadar iyiye giderken, bize rakip olan insanların daha bir basketbol kulübü bile yok. Karşıyaka halkı artık bunu anlasın ve ne kadar şanlı bir kulüp olduğumuzun farkına varıp o salonu tıka basa dolduralım çeyrek final maçında..

Takımı bu akşam izledim. Çok basit hatalar yapıyoruz tek sorunumuz bu. Furkan oyuna döndü ve ilk kez izleme fırsatı buldum biraz ağırlaşmış, üzerindeki toprağı daha atamamış gibiydi. Fakat yaşadığı şeyler kolay olmadığı için bunu anlayışla karşılamak lazım. Eski haline döneceğinden ben eminim. Holston bugün yine harikalar yarattı. Fransız spikerin Holston oyuna girdiğinde " Oww " diyerek üzülmesinden bile bunu anlamamız mümkün..

Bloguma Dokunma !

“Digiturk, yayın hakkı kendisinde olan bazı yayınlardan görüntülerin bazı bloglarda yayınlanması üzerine mahkeme kararı aldırarak tüm Blogspot platformuna erişim engeli uygulatmaya başladı. Digiturk, defalarca uyarılmalarına karşın bu yayınların devam etmesi üzerine bu yola başvurduklarını bildirdi.”


Diyecek bir şey kalmadı. 5 kuruş fazla para kazanmak için - ki blogspot kapatmayla 5 kuruş falan fazla kazanılmaz - okuma-yazma özgürlüğümüzü elimizden alan gözünü para bürümüş insanlara yazıklar olsun! Bizler bu özgürlüğümüzü sonuna kadar kullanmaya devam edeceğiz. Bu ülkenin kararmasına kültürlü, okuma-yazma alışkanlığı olan insanlar olarak karşı çıkmaya devam edeceğiz!

Bloguma Dokunma!
Çek karanlık ellerini, aydınlık yazılarımızdan..

ÜST TARAFA DÖN