19 Ağustos 2012 Pazar

Çocuğu da Ağlattık Ya !!!

Olay klasik bayram ziyaretleri sırasında vuku buldu. Her şey çok güzeldi. Taa ki ben bize misafir gelen aile dostlarımızın 3 yaşındaki çocuğunu ağlatana kadar.

Neyse başa dönelim. Öncelikle hepinize iyi bayramlar diliyorum. Huysuzlukta doruk noktasına ulaştığımız , takımımızın içinde bulunduğu kaos durumundan bunalan bünyelerimize bir de lig başlasa da hasretimizi gidersek diye Karşıyaka özleminin tutuştuğu bu mübarek Ramazan bayramı gününde bu yazıyı kaleme alıyorum.

Klasik bayram ziyaretleri. Önce güne sabah bayram namazıyla başlanır ki ben o kısmı kaçırdım. Toplu bir bayramlaşma merasimi olur bizim muhitte. Ben o kısmı da kaçırdım. Sağolsun benim birader görevi yerine getirdi. Ardından başladık ziyaretlere ve gelen dostlarımızı ağırlamaya.

Halbuki ziyaretler çok da güzel başlamıştı. O sahte sohbetler yerine gerçekten doğru düzgün muhabbet,güle eğlene bir bayramlaşma geçiriyorduk. Ben en son bizim sevimli kardeşimizi alıp bahçedeki ağaçları , gülleri tanıtıyordum ki çocuk zaten zehir gibi. Meyve veren ağaçlardaki hepsini biliyor. Pepeler mi desen şu çocuk kanallarındaki birçok kahramanı sayıyordu ki benim aşina olduğum isimlere çok uzaktı. Eee tabii ben o sevimli mi sevimli 3 yaşındaki kardeşime Şaban'dan , kaledeki panterimiz Necati'den falan bahsetsem bu isimler ona da çok uzak gelecekti. Vazgeçtim. Anında vazgeçtim.


Günün önemli sorularından biri geldi. Hangi takımı tutuyorsun Umutcum ? Şimdi babası Fenerli, annesi Beşiktaşlı olunca çocuğun ağzından Karşıyaka ya da başka bir takım ismi duymak zor olur. Ben sohbet sırasında hiç bu toplara girmedim. Gelen ortaları bile ıska geçtim. Çünkü annemin deyimiyle evimizin manyağı , holiganı , delisi benim. Annem ki Karşıyaka'yı çok seven bir insandır. Sadece bana inat ve benim onları çok bıktırdığım için Güzelyalı'ya taşınmayı geçmiş yıllarda ciddi ciddi düşündü. İşte annemin gözünde böyle birisiyim. Arıza bir durum yaratmamak için sohbet sırasında sıktım dişimi ve sustum. Ne de olsa bayramın daha ilk günü.

Ehh artık ziyaretin son dakikaları. Tam bizden ayrılıyorlar. Terastan içeri girip gözden birkaç dakikalığına kayboldukları sırada içimdeki şeytan rahat durmadı. Ben de sevimli Umut'a İstanbul takımlarını tutmaması gerektiğine dair küçük bir konuşma yaptım. Aynen aşağıdaki gibi gerçekleşti.

Denizkent : Umut sen boşver Fener'i , Beşiktaş'ı. Bak onlar İstanbul takımı. Hem biz İstanbul'da mı yaşıyoruz canım ?

Umut : !Q^#${[]´@ ( Sanırım bu felsefi konuşma Umut'a fazla geldi. )

Denizkent : Bak sen Karşıyaka'yı tut. Ne gerek var canım taa İstanbul takımlarını tutmaya !!!

Umut : Malesef Umut'un gözleri bu sefer doluyor ve " Ama annem , babam anlar. Onlar üzülür. " diyip ağlamaya başlıyor.

Rezalet. Bir rahat duramadım. Birader ne zor işmiş küçük çocukları İstanbul illetinden kurtarmak. Çocuk annem , babam üzülmesin dedi ya. Bizim aile dahil tüm ahali terasa çıkınca " Anne , babasını göremedi de üzüldü, ağlayıverdi " diye durumu kurtarmaya çalışan ben , şimdilik altyapı çalışmalarına ara vermiş bulunsam da Umut nasolsa büyüyecek. Artık bir maça götürüp Karşıyaka zehrini bünyeye öyle enjekte etmenin daha akıllıca bir yöntem olduğuna karar veriyorum.

Bayramın ilk günü 3 yaşında bir çocuğa Karşıyakalı ol dedim ve çocuk ağladı. Tüm yazımın özeti budur arkadaşlar.

0 yorum / sen de yaz !:

ÜST TARAFA DÖN