31 Temmuz 2012 Salı

Transfer Süreci Hakkında

Bir kaç gündür ailevi problemlerle uğraşmanın sonucunda takip edememiştim gündemi. Bu süreç sonunda dün biraz da kafamı dağıtmak adına haberlere bakarken Jarvis Varnado transferinin bittiği algısına kapılmama sebep olan haberlerle karşılaştım ve artık isterseniz basiret bağlanması deyin, isterseniz hata, birinci ağız olan Mutlu Altuğ'un şahsi twitter hesabını kontrol etmeden, transfer bitmiş gibi dün yayınladığım yazıyı yazdım.

Bugün farklı kaynaklardan öğreniyorum ki transfer şu an için askıya alınmış durumda. Umarım kimseyi zorda bırakmamışmdır. Ve umarım takımımız için hayırlısı olur...

Erinç Atilla

30 Temmuz 2012 Pazartesi

Jarvis Varnado Kimdir ??

Cuma günü görev dağılımı yapan basketbol şube, haftasonunu boş geçmedi ve Virtus Roma’dan Jarvis Varnado transferi ile pota altına takviye yaptı. Peki kimdir bu futbol ülkesinden gelen yabancı, gelin ona bakalım...

1988 doğumlu oyuncu, NCAA tarihinin en çok blok yapan oyuncusu olması dışında, 2007-2008 sezonunu Shaq’e ait bir sezondaki blok rekoru olan 157 blok ile tamamadı, 2008-2009 ve 2009-2010 sezonunu 170’er blok ile tamamladı. 4 sene boyunca yaptığı blok sayısı, iyi şutörlerin bulduğu üçlük sayısından daha fazla; 564. NCAA tarihinde 1000 sayı, 1000 rebound ve 500 blok rakamlarına ulaşabilmiş sadece bir oyuncu vardı, David Robinson. Jarvis Varnado ikinci oyuncu oldu kolej kariyeri sonunda.  3 defa da zorlu bir konferans olan SEC'de yılın en iyi defansif oyuncu beş'ine seçildiğini de ekleyelim.

2010 Draft’inde Miami Heat tarafından seçilmiş olsa da, kendisi İtalya ikinci liginden Pistoria takımı ile sözleşme yaptı ve bir sezonluk da olsa, Gregor Fucka ile takım arkadaşı oldu. Sene sonunda ligi sekizinci sırada tamamlayan Pistoria (geçtiğimiz sezon Tuscany PT ismi ile yarışıyordu) takımında Jarvis, 15,4 sayı, 8,9 rebound ve 3,1 blok ortalaması ile oynadı.  

2011-2012 sezonuna İsrail’de Hapoel Jerusalem takımı ile başlayan Jarvis, 12 maça çıktıktan sonra 24 Ocak’ta tekrar profesyonel olduğu topraklara, İtalya’ya döndü ve Virtus Roma takımıyla sezonu tamamladı. Hapoel Jerusalem ile Eurocup’ta da forma giyen Jarvis, oynadığı 6 maçta 18,7 dakika sahada kalırken, 8,3 sayı, 5 rebound ve 2,2 blok ortalaması tutturdu. İsrail Ligi rakamları da benzer; 20,6 dakika, 9,3 sayı, 4,9 rebound ve 2 blok. İtalya’da ise istatistikleri maç başına 23,6 dakika, 10,4 sayı, 6,5 rebound ve 2,1 blok şeklinde oldu. İtalya’daki istatistiklerini TBL için uyarlarsak, bir süperstar istatistiği çıkmıyor fakat takımın savunma direncini yükseltmek ve pota altını sağlam tutmak adına oldukça önemli bir transfer olduğunu net. Savunma özellikleri güçlü Will Thomas ile beraber pota altını rakiplerin korkulu rüyası yapacak bir oyuncu Jarvis Varnado.

Savunmada oluşturduğu tehdit belli, tekrarlamaya gerek yok. Hücum olarak boyalı alanda verimli oynayan, savunmadaki sertlğini hücumda da gösteren ve rakiple mücadeleden kaçmadan boyalı alanda sayı üreten bir oyuncu. Thomas ve Ümit’in aksine orta mesafeden oyunu ve dış atış sevdası olmayan bir uzun. Mücadeleye dayalı bir oyunu olmasına karşı, çok üstün bir fiziği olmaması sıkıntı olabilecek bir konu fakat özellikle Eurochallenge’da bu konunun sıkıntı yaratacağını düşünmüyorum. Savunma yönünde özellikle Diebler’in ve nispeten Sonkol’un yumuşak oyuncular olduğunu düşünürsek, Varnado bu açığı kapatacak sertliği sergileyecektir. Hücumda da boyalı alandaki bitiriciliğini verimli bir şekilde kullanabilirsek, tek yönlü bir hücum oyuncusu olmasına karşı takımımız için önemli bir dişli haline gelecektir.

Takımımıza hayırlı olması dileğiyle...

Erinç Atilla

ŞAM-Pİ-YON !!!

Her ne kadar ülke medyasında ve internet sitelerinde çok fazla yer bulmamış olsa da, Letonya ve Litvanya'nın ortak düzenlediği U16 Avrupa Şampiyonası ve Egemen Güven'in bu şampiyonadaki performansını elimden geldiğince takip etmeye ve blog sayesinde aktarmaya çalıştım.
Yarı Final'e kalmamız ile beraber NTVSpor'un devreye girip yayınladığı maçlar sayesinde biraz daha fazla kesime ulaşan turnuva'da geriden gelip Sırbistan'ı yenerek adımızı Final'e yazdırdık ve devamında dün akşam da finalde Fransa'yı devirip, daha önce sadece 2 defa aldığımız (1977 ve 2005 yıllarında) kupayı tekrar ülkemize getirdik. Öncelikle Milli Takımımız'a tebrikler (evet her ne kadar federasyon başkanı olarak Turgay Demirel'in de katkısı olmuş olsa, Harun Erdenay ve Barbaros Akkaş'ın ortak açıklmasındaki gibi bu başarının mimarı olduğunu düşünmüyorum Turgay Demirel'in, zira 20 senede kazanılan ilk üç derecelerini sıraladığımızda ortada ciddi bir başarısızlık tablosu var, hele hele heba edilen jenerasyonları düşündükçe).

Karşıyaka özeline geldiğimizde, Egemen Güven'in ilk iki tur performanslarını daha önce yazmıştım. Egemen Çeyrek Final maçında Almanya'ya karşı efsanevi bir performans sergiledi; 26 dakikada 19 sayı, 9 rebound ve 5 blokla maçın en etkili oyuncusu oldu diyebiliriz. Yarı Final'de takımımız Sırbistan karşısında geriden gelip maçı kazanırken, Egemen de 24 dakikada 8 sayı, 5 rebound ve 5 blok ile oynadı. Final'de ise Egemen'in rakamları 25 dakika, 12 sayı, 6 rebound oldu.

Çeyrek Final ile beraber aldığı süreleri ve takıma yaptığı katkıyı arttıran Egemen, sadece Sırbistan maçında düşük bir yüzde ile oynadı diğer maçlara kıyasla. Çeyrek Final ile başlayan 3 maçlık seriyi dikkate alırsak, Egemen'in ortalama istatistikleri 25 dakika, 13 sayı, 6,67 rebound ve 3,33 blok oluyor. Bu rakamlarla beraber Egemen'in tüm turnuva ortalaması 20,53 dakika, 11,33 sayı, 5,33 rebound ve 1,78 blok. Ham rakamlar yerine verimliliğine baktığımızda, dakika başına 0,41 puan gibi ciddi bir üretim görüyoruz. Bu verimlilik seviyesini ilerki seviyelerde de bulması durumunda çok önemli bir oyuncu olacağı sinyalini perçinlemiş oldu. Kendi yaş grubunda Avrupa Şampiyonu olan bir ekipte bu rakamlara çıkmak kolay iş değil. Birebir karşılaştırma için değil, örnek için söylüyorum, geçen sezon ligimizde bu verimlilik puanı veya daha üstünü maç başına 10 dakikadan fazla süre alarak yapabilen 9 tane oyuncu var (Shumpert, Ersan, Jelovac, Zoran Erceg, Deron Williams, Pops Mensah Bonsu, Omar Sneed, Stimac ve Chatman).

Egemen'e özel tebriklerimizi gönderirken, kendisinde başlayacak 2012/2013 sezonunda başarı dileklerimi şimdiden gönderiyorum.

Erinç Atilla

29 Temmuz 2012 Pazar

TSYD'ye Katılmıyoruz

Çocukluğumun turnuvasıdır TSYD. Göztepe , Altay , Buca artık kim denk gelirse oynardık. Maçlar Alsancak Stadında. Hem de tribünler yarı yarıya. Tabii ki en çok beklenen maç Göztepe ile olanlardı.

Turnuva zamanı genelde yazlıkta olurdum. Babam ilk yıllarda maçlara gitmeme izin vermezdi. Kavga , gürültü sonra gece gece yazlığa dönüş imkanı da olmadığı için. Ee ortaokul çocuğu olarak arabayı kaçırsak kesin yolda polise yakalanacağımızı da düşünürsek , işimiz zordu.

Yalnız ilk maç 18.00 ya da daha erken bile olabilirdi. Ağustos ayı , İzmir sıcağı. Çekilecek dert değil ama bu çocuklar durmaz. İlla maçlara gidecekler.

Gerçekten gözümde canlandı o koskoca TSYD mazisi. Önce biz gireriz.Haber gelir. Göztepeliler stada giriyor. Millet kimle oynuyorsak maçı bırakır ve turnikelerdeki Göztepelilere saldırır. Bir yandan sahadaki takıma destek. Bir yandan tribünde kendilerine ayrılan yere girmeye çalışan Göztepeliler Alsancak Stadı açık tribünü girişi ve açık tribünün arka tarafında dosthane selamlaşmalar. Yaşamayan bilemez. Hele yeni nesil Alsancak stadı yarı yarıya zamanlarını hiç bilemez.


Hem TSYD hem de lig maçlarında aşırı muziplikler olurdu. Tribüne yumurta sokmayı başaran renkdaşlarımız bunu karşı tarafa sallardı. Allahtan bunu kötü gözle karşılayamıyorum. O yıllarda tam tribünler coşarken iki tarafın bozuk para ve taş timleri her an taarruza geçebilirlerdi. Böyle bir hobileri vardı. Yumurta en azından kimseye zarar vermiyordu ve karşı tarafta üstüne gelenin daha bir sinirini bozması gibi komik bir yanı da vardı.

Açık tribün tam bir curcuna. Asıl siz bir de kapalı girişini düşünün ve köşe tarafına ulaşmaya çalışanların akıbetini. Öyle yekten gidip de gireyim delikanlılığının pek sökmediği zamanlardı. Zaten intihar etmek isteyen böyle yöntemler deniyordu.

Baktılar ki bu iş böyle olmayacak . Yarı yarıya dönemi açık tribün bir takıma , kapalı ve balkon diğerine formulüne dönüştü.

Ben yine eskiye döneyim. Yarı yarıya zamanları ve maç sonu Konak istikametinde yürüyoruz. Etrafta Göztepelilerle de karşılaştığımız da yok. Karşılaşacağımız da.Artık sıkıldık ve otobüse bindik. Cumhuriyet Meydanını geçtik ve otobüse taşlama oldu. Sağolsun uyanık arkadaşım cam kenarına geçmediğinden , atılan taş tam bizim oraya geldiğinde kıs kıs gülüyordu. Otobüs durdu ve taş atan gençler kaçıyordu. Yunuslar geldi. Gerçekten emniyetin en çalışkan birimi. Sanırım isimlerinden dolayı herkes sevviyor. Taş atan gençlerin peşine düştü ve yakaladı. Otobüs sürücüsü amcamız köpürüyordu. Taş atıp kaçan Göztepeli genç arkadaşlarımız ise " Biz yapmadık, atmadık abeeeey " diye inkar ediyorlardı. Artık yunus birimi ve Kantar polis karakolunda taş atıp kaçan gençler ve polis arasındaki münasebet ne oldu bilmiyorum. Polis zaten bizi kovmuştu. Başka bir otobüsle kutsal topraklara doğru yol almıştık.

Düşünüyorum da daha çok anı var. TSYD ile ilgili anılar bitmez. Çoğu da malesef kavga , gürültü. Göztepe'nin Dinç Bilgin'e satılması ve bir maç sonrası Yeni Asır baskını , Amigo İsmail'in mercedesi TSYD maçı sonrasında mıydı ? Yoksa ligin ilk maçlarından biri sonrası mıydı ? Hafızam beni yanıltıyor.

Bir de o baskın sonrası vapurda polisin taraftar avı vardı.

En üzücü olay ise Göztepe ile oynadığımız bir maç sırasında kendi aralarındaki husumetten dolayı yaşanan acı bir olaydı. Sokaklarda olabilecek bir olay tribünde yaşandığı için tüm ülkenin diline , iş bilmez gazetecilerin , yorumcuların ağzına sakız olmuştuk.

Kısacası benim aklıma TSYD turnuvası dendiğinde hep kavga , gürültü geliyor.

Bu sebepten dolayıdır ki katılmadığımız iyi olmuş. Biz turnuvada yokken artık kim kimle kavga eder, kaç maç ceza alırlar pek umrumda değil. Şimdi onlar düşünsün.

27 Temmuz 2012 Cuma

Efsane Başkan Cihan Büyükoral

Büyük başkan , efsane başkan , Karşıyakalı başkan aman da aman ne sözler duyduk ya da iyice küçük olduğum zaman olur olmadık adamlara tribünden bağırmışımdır. Şimdi düşünüyorum da Levent Aziz Güngil'e falan tribünden acaba sevgi gösterinde zamanında bulundum mu diye !!! Allah korusun . Düşman başına , düşman başına.

Yalnız Cihan Büyükoral benim gözümde gerçekten efsane başkan olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Kendisinin duruşunu takdir ediyorum. Hiçbir  şeyi umursamıyor. Şaka yaptım gençler size diye zula altından milyonlarca Türk Lirası çıkarırsa da şaşırmayacağım. Bir rivayete göre kulüp binasının altında petrol yatağı varmış. Petrol şirketlerinin burdan çıkartması karşılığı yüzdede anlaşamamışlar diye diğer firmalarla görüşmeler , pazarlıklar kıran kırana devam ediyormuş. Cihan Başkan da bu sebepten dolayı çok rahatmış.

Huyum kurusun endişeleniyorum. Bundandır ki herkes sabır gösterirken ben sponsorlar nerde diye soruyordum. Millet huysuzlanmaya başlayınca haa belki olur diye elden bir şey gelmiyor diye bu sefer ben sabır gösterdim. Eleştiriler dozunu arttırınca da Cihan Başkan o kadar sakindi ki " Adam garanti görmese , bu yükün altına girer miydi birader ? " söylemleri haklı olabilir geldi.


Hatırlarsınız Göztepe'nin İskender Tuğsuz'u vardı. Ben hala iddia ediyorum ki o adam Hasta Karşıyakalı. Ben Göztepe'nin başına geçsem belki onun kadar hızlı bir şekilde takımı felakete sürükleyemezdim ama o başardı. İskender Tuğsuz da alkışlarla , destekle gelmişti. Kaynağı boldu. Vaatler havada uçuşuyordu. Hükümet kanalıyla  geliyordu ve bir de belediye başkanlığına adaylık macerası da oldu ki herkes takımı uçuracağını sandı. Aslında uçurdu ama ters istikamete diyebiliriz. Etrafındaki fanatik Göztepeliler bile duruma inanamıyordu. Hükümet tarafında , vaatleri parlak , kaynağı kesin diye bakıyorduk ama aksine elinde , avucunda hiçbir şey yokmuş diye özeleştiride bulunuyorlardı ama iş işten geçmişti.

Bu süreç bana nedense benzer geliyor. Alkışlarla gelen başkan. Kongre salonu önünde , kulislerde söylenen milyon dolarlık sponsorlar , kaynaklar havada uçuşuyordu. Birçok Karşıyakalı da inanmak istiyordu.

Kongre atlatıldı. Başkana ve çevresindekilere sponsor nerede diye sorunca ; önce cuma, pazartesi açıklanıyorlarla günler geçiyordu. Ardından hiç bu konuda açıklama gelmedi. Sanırım artık soranlar seslerini duyuramıyordu. Yoksa Cihan başkan taraftara , camiaya kulaklarını tıkamazdı.

Yücel İldiz gibi kariyerli ve beklentileri karşılayacağına inandığımız bir hoca ile anlaşıldı. Birçok kişi haklı olarak "  böyle bir hoca boş yere gelmez ki " dedi ama kötümser mi dersiniz muhalefet mi dersiniz orasını size bıraktım ki benim ilk günden aklıma " Bu hoca bir ay sonra çeker gider. Beklediğim şartlar oluşmadı. " tarzında da bir açıklama yapar , örnekleri mevcut dedim . ( inanmayanlar özgen'e sorabilir ) Yuh sende amma kötü niyetlisin dendi. Ve Yücel İldiz istifa etti. Kral çıplak dedi. Cihan Büyükoral yine o en sakin , rahat haliyle hiçbir eleştiriyi umursamayan açıklamalar yaptı ve yoluna devam etti.

Fısıltı gazeteleri bu sefer ortaya birkaç futbolcu ismi attı. Transfer görüşmeleri yapılıyor diye. Bu süreç hem yücel ildiz zamanı hem de istifasından sonra gerçekleşti. Taraftar ve camia olmayan paramızla hangi futbolcuları alsak diye heyecana girdi. Kısacası artık fısıltı gazetesinden çıkan haberler asıl sorunumuz olan kaynak sorunu yerine gündemi değiştirdi. Tabii ki sadece bir süreliğine. Günü kurtardı.

Arada bir Divan Kurulu çıkış yaptı. Başkan yine meşhur sürelerinden istedi. Yine o güne kadar bekledik ve şapkadan tavşan da çıkmadı ya ama durmak yok yola devam felsefesi devam etti.

En sonunda Çarşı da kazan kaldırdı. Dediler ki biz başta süre verdik. O süreler doldu. Başkan onları da dinlemedi. Hiç duymazlıktan geldi ki burda onu suçlamıyorum. Çarşının sitesinden eleştiriler devam etti ve en sonunda dün kulübe kadar binden fazla kişi yürüdü. Siyah çelenk bırakıldı. Basın açıklamasıyla başkan istifaya davet edildi. Önceki yazılarımdan belki hatırlarsınız sponsor nerede dediğim için beni Karşıyaka düşmanlığı ile suçlayan arkadaşım vardı. İşte onu dünkü yürüyüş videolarında elinde meşaleyle görmek de yaz sıcağında çok ironik oldu. Kendisiyle bu konuları telefonda konuşuyoruz ama blogda yazmasam olmazdı. Onun deyimiyle çatlardım.

Başkan çarşının istifa yürüyüşüne karşılık bir açıklama yapmış. Asıl ben destek yürüyüşü yapmalarını beklerdim diye. İşte bu açıklamasını okuyunca dedim ki bir insan bu kadar  rahat ve sakin olabilir. Helal olsun dedim. Ne şeker ne de stresten dolayı bir hastalık görülmez. Başkan " YA HERRO YA MERRO" diyor. Benim gözümde gerçekten bir efsane başkan. İskender Tuğsuz gibi bir efsane mi olacak ? Yoksa başarılı olacak ve tam tersi bir profil mi çizecek ? İşte bunları zamanla göreceğiz ama efsane olacağı kesin.

26 Temmuz 2012 Perşembe

Bobby Dixon Kimdir ??

Yaptığımız son transfer oyun kurucu pozisyonu için Fransa’dan Bobby Dixon. Hemen belirtmek istiyorum Holston’dan daha uygun bir oyun kurucu takımımız adına. Nasıl ki gidip Porsche GT3 alırken nerde bunun ısıtmalı koltuğu demiyorsunuz, pota altında hareketli bir skorer uzun olarak Thomas, mismatch yaratabilecek orta mesafe şutu olan Ümit ve keskin şutör Diebler varken, bize gereken de içeriye penetre gücü yüksek, top dağıtmasını seven ve başaran bir guard idi. Dixon bu profile uyuyor.

NCAA’de sadece 2 sene oynamış, 2004-2006 arasında. Zayıf bir konferansın zayıf bir takımı olan Troy Trojans’da forma giymiş ve 2004-2005 senesini 30 dakika, 14,7 sayı, 3,9 rebound, 4,1 asist ve 2,5 top kaybı ile, 2005-2006 sezonunu ise 34,6 dakika, 17,9 sayı, 5,3 rebound, 6,6 asist ve 3,3 top kaybı ile kapamış. İlk sezonunda maç başına 11,5 top, ikinci sezonunda ise 13,6 top kullanmış (burasının altını çiziyorum tekrar değineceğim). İkinci sezonunun sonunda konferansının en iyi beş’ine seçildiğini not düşelim.

İlk profesyonel kontratını Fransa ikinci ligi takımı St.Etienne’den alıyor Bobby Dixon.  Pro B’de 34 maça çıkıyor, 17 sayı, 5 rebound ve 4,2 asist ile sezonu bitiriyor. Mayıs’ta birinci lig ekiplerinden Gravelines’e transfer oluyor, o dönem Gravelines playoff potasında olan bir takım. Gravelines ile playoff’ta ilk turda o sene final oynayacak Nancy’e 2-1 kaybediyorlar. Takip eden 2007-2008 sezonunda Polonya’ya geçen Dixon, Polpak Swiecie forması giyiyor. O seneyi ligde beşinci kapatan Polpak Swiecie, playoff’ta şampiyon olacak Prokom’a yarı finalde 4-2 eleniyor. Dixon o sezonu 16,6 sayı, 4,7 rebound ve 5,1 asist ile kapatırken, ligin en skorer dördüncü oyuncusu ve asist kralı oluyor. Doğu Avrupa’ya adım atmışken 2008-2009 sezonu için Cherkassy Monkeys ile Ukrayna’ya geçecek gibi yapıp Ekim’de Benetton’un yaşadığı sakatlık problemine çözüm olarak İtalya’ya iniyor. Benetton ile Serie A’da 17 maça çıkıyor ve 12,4 sayı, 2,9 rebound, 3,8 asist ve 3,1 top çalma ortalaması tutturuyor ki, bu rakamlar kendisini ligin en iyi top çalan oyuncusu ve en çok asist yapan dördüncü oyuncusu yapıyor. Benetton ile Eurocup’ta 9 maça çıkan Dixon, 7,6 sayı, 1,7 rebound ve 3 asist ortalama tutturuyor. Şubat ayında tekrar ilk profesyonel olduğu topraklara Fransa’ya dönüyor ve Le Mans forması giyiyor. Transfer gerçekleştiğinde gözünü yukarıya diken Le Mans’ın önemli skor opsiyonlarından biri haline gelen Dixon, 17 maçta 15,4 sayı, 4,7 rebound 5,8 asist ve 2,1 top çalma ortalamaları tutturuyor, ligin en iyi dördüncü top çalan oyuncusu oluyor. Le Mans o sene finalde şampiyonluğu kaybedecek Orleans’a yarı finalde 2-1 eleniyor fakat Fransa Kupası’nı kazanıyor.

2009-2010 sezonu biraz daha özel geçiyor Bobby Dixon için çünkü Euroleague takımlarından ASVEL’e transfer oluyor. ASVEL’de 18 maç forma giyiyor, 10,4 sayı, 3,3 rebound, 3,4 asist ve 1,6 top çalma rakamları yakalıyor. Oynadığı 10 Euroleague maçında 11,5 sayı, 2,6 rebound, 3,1 asist yapan Bobby Dixon, averajla Top16’ya kalamayan ASVEL’den ayrılıp sezonu Benetton’da 11,8 sayı, 4 rebound ve 2,8 asist ile tamamlıyor. 2010-2011 sezonunu da İtalya’da geçiren Bobby Dixon, o sene sonunda küme düşen ve önümüzdeki sene itibariyle tekrar Serie A’de oynayacak Enel Brindsi’de 12,4 sayı, 4,1 rebound ve 5,1 asist ile oynuyor.

Geçtiğimiz sezon başında tekrar Fransa biletini kapan oyuncu, bu sefer bir başka takıma Pro A’ya yeni çıkan Dijon’a transfer oluyor (Sean Marshall ile takım arkadaşı da oluyor bu vesile ile). Lige çıktıkları seneyi onuncu sırada kapatan takımda Dixon sezonu 12,4 sayı, 4,1 rebound ve 5,1 asist ortalaması ile tamamlıyor.

6 profesyonel senesinde 9 takımın formasını giyen Dixon, 2007-2008’den beri ilk defa Fransa veya İtalya dışında oynayacak. Kültür ve yaşam olarak bu ülkelere çok da uzak olmayan Karşıyaka’da uyum problemi yaşayacağını düşünmediğim bir oyuncu. En büyük artısı kısa boyuna rağmen (178 cm) güçlü penetre özelliği ve saha görüşü sayesinde yarattığı asistler. Takımımızın şu aşamada ihtiyacı olan oyuncu, potaya gitmekten çekinmeyen ve takım arkadaşlarına topu rahatça paylaştırabilen bir oyun kurucu. Dixon ile bu özelliklere sahip olup üzerine bir de skorerliğini almış bulunuyoruz.

Kendisi hakkındaki çekincemi de dile getirmek istiyorum. Geçtiğimiz sezon Dijon’da maç başına 11,30 top kullanmışken, bunların çoğunluğu dış atış şeklinde olmuş (kariyeri boyunca maç başına hep 11-15 arası top kullanan Dixon, hep kullandığı ikilikten daha fazla üçlük kullanmış). Fena bir yüzdesi yok, kariyeri boyunca en düşük dış atış yüzdesi ASVEL’de geçirdiği sezon olan 31,4%. Fakat Diebler gibi bir şutorün Ümit gibi dış atışları seven bir uzunun olduğu takımda bu özelliğini biraz törpülemesi gerekiyor, bu konuda ipler Ufuk Hoca’nın elinde olacaktır. Neal-Hosley sayı yarışmasına dönen maçları çoğumuz hatırladığımız için, benzerinin yaşanmasının takımımızın faydasına olmayacağını düşünüyorum. Bobby Dixon şut seçimlerini biraz daha kısıtlarsa ve takım olarak birşeyler başarmanın kişisel istatistiklerinin önüne geçeceğini kabullenip bu düşünce ile sahaya çıkarsa çok daha fazla verim alacağız kendisinden. Bugüne kadar yaptıklarından daha fazlasını yapmasını beklememek gerekir, ihtiyacımız olan da o değil zaten, sadece takım olarak özlediğimiz seviyelere gelmemiz için en iyi olduğu şeyleri yapsın yeter.

Takımımıza hayırlı olması dileğiyle...

Erinç Atilla

Litvanya'ya Geçerken

U16 Milli Takımımız, ilk iki tur maçlarını Letonya'da tamamladı ve şimdi Çeyrek Final için Litvanya'ya geçiyor.

Çeyrek Final'i garantiledikten sonra dün oynanan Letonya maçını 68-77 kaybettik. Bu maçta Egemen Güven 16 dakika sahada kalırken 11 sayı, 5 rebound ve 2 blok ile oynadı. İkinci tur ilk maçında Ukrayna karşısındaki istatistikleri 20 dakika, 15 sayı, 4 rebound, 1 asist ve 2 blok iken, ikinci maç olan İspanya maçında Egemen düşük bir perfromans sergiledi; 20 dakika, 2 sayı, 3 rebound, 1 asist ve 1 blok.

Sadece ikinci tur maçlarına bakarsak Egemen'in ortalama 19 dakika sahada kaldığını görüyoruz. Bu sürede 9,33 sayı, 4 rebound, 0,67 asist ve 1,67 blok üretti. İlk tur performansına göre aldığı süre artarken ikinci turda üretkenliğinde biraz gerileme oldu.

İlk iki tur sonunda Egemen'in ortalama istatistikleri ise şu şekilde; 18,3 dakika, 10,50 sayı, 4,67 rebound, 0,33 asist ve 1 blok.

Çeyrek Final rakibimiz Almanya. Şu aşamaya kadar sadece 2 maçını kaybeden Almanya'da kendisinden büyük işler beklenen Jan Wimberg ve Joschka Ferner takımı sırtlayan isimler. Wimberg şu ana kadar sahada kaldığı ortalama 30 dakikada 12,8 sayı, 7,2 rebound ve 1,8 blok ile şampiyonanın en değerli oyuncuları arasında. Ferner ise maç başına 23 dakika alırken 8 sayı, 3,8 rebound üretti. Çeyrek Final maçımız 27 Temmuz Cuma günü saat 18.10'da.

Milli Takımımıza ve Egemen Güven'e Almanya karşısında başarılar...

Erinç Atilla

24 Temmuz 2012 Salı

Jon Diebler Kimdir ??

Bu sabah şube başkanımız Mutlu Altuğ’un açıkladığı üzere Panionios’dan Jon Diebler ile anlaştık. Ryan Toolson’ın şutör özellikleri ile herkesin aklında yer etmesi daha çok yeniyken, kolej kariyerini baz alırsak Salim Stoudamire (NBA’de bekleneni veremedi ne yazık ki, Hawks tarafından draft edildikten sonra ama NCAA için önemli bir oyuncudur kendisi) ile yarışabilecek bir şutör Jon Diebler. İstatistik verecek olursak, NCAA tarihinin en çok üçlük bulan oyuncusu JJ Reddick (1126 denemede 457). İkinci oyuncusu David Holston (1147 denemede 450). Dördüncü sırada Chris Lofton var (1021 denemede 431). Jon Diebler ise 900 denedeme bulduğu 374 üçlük ile (41.5 % ediyor) yirminci sırada.


2011 Draft’lerinde ikinci tur 21. sıradan Trail Blazers tarafından seçilmeden önce 4 sene oynadığı Ohio State’de sahada 32,6 dakika kalırken, maç başına 10,7 sayı ortalamayı 42,6% ikilik, 41,5% üçlük ve 82,1% serbest atış yüzdesi ile tutturdu. Oyunun diğer alanlarında maç başına 1,9 asist ve 2,8 rebound istatistiği var. Okul tarihinin en çok üçlük bulan oyuncusu olma ünvanını Jamar Butler’dan aldı. 1 Mart 2011 tarihinde tam 10 üçlük buldu, sadece 12 demede (ve isabet bulduğu 10 üçlük denediği ilk 10 üçlük idi). Kendisinün hücum yetenekleri ile ilgili yapılan tek eleştiri, oyuna dahil olmakta sıkıntı yaşadığında sayı üretmede zorlanması (tek yönlü hücum özelliği olması sebebi ile, birebir oyunda yaratıcılığı ve bitiriciliğinden ziyade pas yetenekleri öne çıkıyor). Salondan canlı olarak izlediğim en temiz şut tekniğinin Gary Neal’de olduğunu çok rahat söyleyebilen birisi olarak, Diebler’in şut tekniğinin de kusursuza yakın olduğunu yazmam gerekir. Özellikle Ohio State’in oyun sistemi içersinde dış alanda aldığı toplarla oldukça istikrarlı bir şekilde sayı üretmesi tekniğinin kusursuzluğunun sonucu, üzerinde savunmacı olup olmaması ise onu çok fazla etkilemiyor zira iyi yükselen ve topu elinden hızlı çıkaran bir oyuncu. Zayıf bir fiziği olmamasına rağmen, potaya gidip sayı üretmede sıkıntılı bir oyuncu. Bunda çok fazla atletik olmamasının da etkisi var, bunun sonucunda da iyi bir serbest atışçı olmasına rağmen çizgiye çok fazla gidemiyor.  Topu paylaşmayı sevmesi belirli bir sistem içersinde kendisine biçilen rolü benimsemesinde kolaylık sağlıyor. Atletik özelliklerinin sınırlı olması özellikle defans yaparken zorlanmasına sebep oluyor ve birebirde rahat geçilebilen bir oyuncu çıkartıyor karşımıza. Tabi NCAA’deki atletik oyuncularının seviyesinin ligimizde her takımda bulunmadığının altını çizmek gerekir, bize göre daha durgun bir basketbol oynanan Yunanistan'da savunmada çok fazla zorlanmamıştı. Yine de arkasının boş bırakılmaması gerekiyor, bu konuda da en büyük güvencemiz Thomas'ın savunmada mücadele etmekten çekinmeyen biri oluşu.

Trail Blazers tarafından draft edildikten sonra Panionios ile 1 senelik kontrat imzalayan Diebler, geçtiğimiz sezonu Yunanistan’da geçirdi. Normal sezonu beşinci bitiren Panionios, playoff ilk turunda AGOR’u 2-0 ile geçti fakat yarı finalde Euroleague şampiyonu Olympiakos’a 3-0 ile elendi. Lig boyunca 24 maçta görev alan Diebler, 58% ikilik, 51% üçlük ve 93% serbest atış yüzdesi yakaladı. Playoff’ta ise bu oranlar sırasıyla 62%, 33% ve 76% oldu. Serbest atışı oldukça iyi olmasına rağmen faul almakta sıkıntılı bir oyuncu olması ilk profesyonel kariyerinde de yaşadığı bir durum, geçen sezon boyunca maç başına sadece 1,50 defa faul çizgisine gitti.

Birkan Batuk ile birebir karşılaştırmamız gerekirse benzer verimlilik seviyesinde olduğunu söyleyebilirim. Daha isabetli şut tercihi olması, daha iyi rebound almış olması ikili karşılaştırmada artıları olurken, top çalma ve asist alanlarında Birkan’ın gerisinde bir performans sergilemiş Yunanistan’da.

Pota altında Ümit Sonkol ve Will Thomas gibi bitirici özelliği yüksek olan oyuncularımızın olduğunu düşünürsek, dış tehdit yaratmak için doğru bir oyuncu. Ligimizde hücum özellikleri ile adından söz ettireceğini düşünüyorum. Wil Thomas’ın savunma özelliklerinin de olması, Diebler’in o konudaki zaafını kapatabilecektir. Alan savunmasına daha yatkın bir takım hüvyeti çiziyoruz şu aşamada, bu da beraber oynamaya başladıkları ilk zamanlarda savunma zaafı verebiliriz demektir, bu sebeple ne kadar hızlı bir şekilde takım bir araya gelip oynamaya başlarsa o kadar daha iyi olacak.
Takımımıza hayırlı olması dileğiyle...

Erinç Atilla

23 Temmuz 2012 Pazartesi

Will Thomas Kimdir ??

Bugün basketbol takımımızın ilk yabancı transferi gerçekleşti; Will Thomas. Gelin kendisini kısaca tanıyalım. Will Thomas geçen sene de özellikle 4 numara pozisyonda çektiğimiz sıkıntıya çözüm olarak da gördüğüm bir oyuncuydu. Takımımıza katılması, Eurochallenge’da Final 4’u zorlamak adına bence oldukça doğru bir hamle oldu. Birebir olarak İlkan ile karşılaştıracağım kendisini ama öncelikle kimdir bu Will Thomas sorusunun cevabını vereyim.

1986 doğumlu oyuncu, kolej kariyerini George Mason gibi adını iktisat konusunda duyurmuş bir okulda geçirdi. George Mason söz konusu basketbol olunca çok önemli bir isme sahip değil, 2006 senesinde NCAA Tournament’ta Yarı Final’e kalması dışında (O takım son dönemin en çok ses getiren takımlarından biridir NCAA Tournament'da). Will Thomas o kadroda kendisine önemli yer bulan bir oyuncu idi. İlgili sezonda 11.8 sayı, 7.1 rebound ortalamasına sahip Will Thomas’ın NCAA'de 4 sene ortalaması ise 11.9 sayı, 7.6 rebound. Henüz ikinci sınıftayken NCAA Tournament’ta büyük sükse yapan kadroda yer alan oyuncu, o sezondan sonra istatistiklerini hep yukarıya taşıdı; üçüncü sınıfta 13.3 sayı, 6.9 rebound, son sınıfta ise 16.1 sayı, 10.4 rebound ortalamalarını tutturdu. İlk profesyonel deneyimini Belçika’da Liege’de yaşayan Thomas, ordan Belçika’nın önemli takımlarından Ooestende’ye transfer oldu. Geçen sene ise Beşiktaş Milangaz’nın da rakibi olan Armia Tblisi’de oynayan Thomas, Gürcistan Ligi’nde maç başına 16,6 sayı-7,8 rebound ortalama tutturdu. Omuzunda kariyerinin ilk senesinde taktığı okulunun bulunduğu konferansın çaylak takımına seçilmesi, takip eden 3 senede ise konferansın en iyi defans takımında yer bulması, okulunun tarihinin en skorer sekizinci, en çok rebound alan üçün ve en çok maça çıkan oyuncusu olması, 2006 NCAA Tournament’da iki defa maçın en iyi oyuncusu seçilmesi ve Belçika’da MVP seçilmesi gibi rozetleri taşıdığını da not düşelim.

İlkan ile karşılaştırma kısmına geleyim. Daha önceki yazılarımda bahsetmiştim, temel istatistikler yerine verimlilik puanlarının kullanımının daha doğru olacağını. Armia Tblisi geçen sene bizim gibi Eurochallenge’da mücadele etti (NBA’den lokavt sebebi ile gelen oyuncuları olmuşlardı fakat takım içi denge ve seviye olarak bizim oldukça altımızda yer alan bir takım olduklarından Avrupa’da varlık gösteremediler ve ilk turda elendiler). İlkan geçtiğimiz sezon Eurochallange maçlarında dakika başına 0,29 verimlilik üretebilmişken daha dağınık basketbol oynayan Armia Tblisi’de Will Thomas 0,32 verimlilik üretmiş. Daha skorer olan ama bunu da daha çok şut kullanarak gerçekleştiren Will Thomas, İlkan’a göre hem daha iyi rebound sezgisine sahip hem de savunmada rakibini daha çok zorluyor. Ayrıca George Mason’da topu paylaşması istenen bir oyuncu olmasının sonucunda saha görüşü de daha iyi diyebiliriz. Elbetteki takımlar arası yapılan karşılaştırmalarda oyun stillerinin farklılıkları altı çizilebilecek net sonuçlar verme noktasında engel olacaklardır fakat Eurochallenge seviyesi için iyi bir yabancı Will Thomas. Ve bir başka artı özelliği de, Gürcistan pasaportu olması sebebi ile Amerika’lı kontejyanını kullanmıyor oluşumuz. Armia Tblisi’nin lig maçlarında skor üretmesi için daha çok güvenilen isim olurken, bu sorumluluğu da 60,38% ikilik yüzdesi ile başarıyla taşıd.

Kendisinden yeni bir Hosley olmasını bekleyebilir miyiz sorusuna hangi Hosley sorusu ile cevap vermek gerekir. Bireyselliği tavan yapmış ve bu yüzden takımın ritmine zarar veren Hosley mi yoksa kendisini takımın hücum silahları arasında gören bir Hosley mi. İlki olmayacağını düşünüyorum, ikincisi içinse o seviyeye çıkma potansiyeli olan bir oyuncu olarak umutluyum. Andre Smith ile karşılaştırdığımızda, Andre Smith kapalı kutuydu bizim için çünkü hem küçük bir kolejden geliyordu hem de İngiltere Ligi’nde oynuyordu. O kapalı kutu’dan oldukça iyi bir oyuncu çıkmıştı (sadece saha içi performansı için konuşuyorum). Will Thomas okul tarihinde çok öneli yer tutan bir kadrodan geliyor, fundamental’ı çok daha iyi ve sorumluluk altında ezilmeyen bir oyuncu. Avrupa’da belki yıldızı çok parlamamış durumda fakat, özellikle geçen seneki performansı ile o yıldızı parlatmaya hazır olduğunu göstermiş bir oyuncu. Ve eminim sezon başlar başlamaz o yıldız da parlamaya başlayacak.

Takımımıza hayırlı olması dileğiyle...


Erinç Atilla

22 Temmuz 2012 Pazar

Letonya'da İlk Turun Ardından

U16 Milli Takımımız, Letonya'da Avrupa Şampiyonası'nda oldukça iyi bir ilk tur geçirdi diyebiliriz. Rakiplerine İspanya'daki turnuvada göz dağı veren takımımız, ilk turda İngiltere'yi 81-56, Hırvatistan'ı 98-95 geçerken gruptan çıkmayı garantiliyordu ve son maçta 68-73 mağlup oldu.

Milli takımımızda geleceğimizde önemli rol oynayacağını düşündüğüm Egemen Güven yer alıyor. Egemen İngiltere karşısında 15 dakika sahada kalırken 10 sayı, 4'ü hücum rebound'u olmak üzere 6 rebound ve 1 blok ile oynadı. Uzatmalara giden zorlu Hırvatistan maçında ise 28 dakika sahada kalan Egemen, 24 sayı, 5 rebound ile oynadı. İtalya karşısında ise sadece 10 dakika sahada kalan Egemen, sadece 1 sayı üretmesine rağmen, rebound'larda yine kendisinden söz ettirdi ve maçı 5 rebound ile tamamladı. Bu rakamlarla Egemen'in ilk tur ortalamaları, 18 dakika, 11,67 sayı, 5,33 rebound oldu.

Milli takımımız turnuvaya Pazartesi günü Ukrayna karşısında devam edecek. Ardından Salı günü İspanya, Çarşamba günü ise Letonya ile oynayıp Çeyrek Final'e adını yazdıran takım olmak isteyecekler.

İkinci tur maçlarında Milli Takımımız'a ve Egemen Güven'e başarılar...

Erinç Atilla

Slovenya Defterini Kapatırken

Geçtiğimiz hafta yazdığım yazıda Slovenya'dan dönerken oyuncularımız Onur Çalban ve Onur Kentli'nin istatistiklerine değinmiştim.

Benim için şampiyonaların tek bir amacı vardır kupayı kaldırmak...Bu amaç uğruna elendikten sonra sıralama maçlarının bir önemi kalmıyor benim için. O sebeple de geçtiğimiz hafta Litvanya'ya kaybedip elendikten sonra benim için turnuva bitmişti. Sıralamamızı belirleyecek maçları Ukrayna ve İtalya ile oynayıp kazandık ve U20 Avrupa Şampiyonası 2012'de dokuzunculuğu elde ettik.

Bu sıralama maçlarında Onur Çalban'ın ortalamaları ilk turdakilerle paralel giderken Kentli'ninkiler düştü. Kentli bu iki maçta sahada ortalama 17 dakika kalırken, 5 sayı ve 2 rebound ortalaması tutturdu.

Turnuvada dün oynanan yarı final maçlarının ardından bugün Fransa ve Litvanya şampiyonluk için sahaya çıkacaklar. Litvanya Ceyhun Cabadak'ın yardımcı koçluğunu yaptığı Sırbistan'ı eleyip adını finale yazdırdı. İspanya'yı yenen Fransa rakibini Sırbistan karşısında üçüncülük maçı oynamaya mahkum etmiş oldu.

Tüm turnuva geneline baktığımızda ilk iki tur sonunda dakika başına 0,30 verimlilik puanı üreten Çalban'ın bu istatistiğinin 0,27'ye düştüğünü görüyoruz. Kentli'nin ise ilk iki tur dakika başına verimlilik üretimi 0,19 iken, sıralama maçları sonucunda 0,16'ya düştü. İstatistiklerdeki düşüş, genç oyuncularımızın konsantrasyon düşüşü ile rahatça açıklanabilecekken, turnuva performansları için yaptığım yorumda ise herhangi bir değişikliğe sebep olmuyor.

Erinç Atilla

20 Temmuz 2012 Cuma

Karşıyakamızın 2012 - 2013 1. Lig Fikstürü

1. Hafta : KARŞIYAKA - MANİSASPOR
2. Hafta : Ş.URFASPOR - KARŞIYAKA
3. Hafta : KARŞIYAKA - ANKARAGÜCÜ
4. Hafta : BUCASPOR - KARŞIYAKA
5. Hafta : KARŞIYAKA - 1461 Trabzon
6. Hafta : GBB - KARŞIYAKA
7. Hafta : KARŞIYAKA - ADS
8. Hafta : TKİ TAVŞANLI LİNYİTSPOR - KARŞIYAKA
9. Hafta : KARŞIYAKA - GÖZTEPE
10. Hafta :  SAMSUNSPOR - KARŞIYAKA
11. Hafta :  KARŞIYAKA - BOLUSPOR
12. Hafta :  ÇAYKUR RİZESPOR - KARŞIYAKA
13. Hafta :  KARŞIYAKA - DENİZLİSPOR
14. Hafta : KONYASPOR - KARŞIYAKA
15. Hafta :  KARŞIYAKA - KAYSERİ ERCİYESSPOR
16. Hafta :  ADANASPOR A.Ş. - KARŞIYAKA
17. Hafta : KARŞIYAKA - KARTALSPOR

Braveheart

Çok bir şey yazmaya da gerek yok aslında başlık anlatılabileceklerin çoğunu anlatıyor...

İki üç hafta önce kaybolduk camia olarak ayrıntılarda. Yeni yönetim göreve gelmişti fakat henüz hiç birşey netlik kazanmamıştı, ortalık tam toz dumandı. Şube yönetimleri, sponsor, koçlar, transferler derken bir haber ile irkildik; “Karşıyaka’nın başarılı oyuncusu Birkan Batuk, sözleşmesindeki 100 binTL’ye serbest kalır maddesi ile Anadolu Efes’e yıllık 950 binTL’ye transfer oldu”. Bu seferde 100 binTL’ye nasıl serbest kalır, bu nasıl yönetim (bir kısım mevcut yönetimi suçladı, bir kısım ise geçen seneki, ama bilmediler sözleşmenin 2010-2011’de 1+1 şekilde yapıldığını) dendi, o para Birkan için çok mu diye düşünülmeye başlandı (en sevdiğimiz konudur zaten) vs.

Geçen gün Bormio kampında Milli Takım’ın 12 kişilik kadrosuna girmek için ter döktüğü gerçeği ile uyandım.  Hakan Demir ile 3 senelik yola çıkarken takımımıza katılan Birkan’a hak ettiği teşekkürü kendisiyle konuşmamda dile getirmiş olsam da, yazdığım herhangi bir yazıda dile getirmediğimi fark ettim.

Burada çıkıp Birkan’ı tekrar anlatmaya gerek yok. Sahadaki mücadelesi, All-Star kadrosuna seçilmesi, majestelerinin kampında yer almış olması, istatistikleri bence birer ayrıntı. Altyapı oyuncularına yardımcı ve yol gösterici olması, en az bizim kadar yüreğinde Karşıyaka sevgisini hissetmesi, efendiliği, alçak gönüllü olması ve karakteri ise herkesin bildiği, duyduğu ve benim için de asıl fark yaratan olgular.

Her sene rahmetli Özgür Soylu’nun ölüm yıldönümünü bizler gibi hatırlayan, maç sonlarında bizler kadar içten Kaf-Kaf çeken, takım arkadaşı Furkan’ın sakatlanması ile bizler gibi gözleri dolan Birkan’ımız yok artık...Kendisine sahada yaptıkları için değil, ulu önderimiz Atatürk’ün belirttiği “zeki, çevik ve ahlaklı bir sporcu” olduğu için ne kadar teşekkür etsem/etsek az. Evet bizden gidişi ile buruk bir tat bıraktı damaklarımızda ama kendisine yeni takımında sonsuz başarılar dilemekten, onun başarıları ile gururlanmak, üzüntülerini paylaşmaktan, sevinçleri ile sevinmekten de başka bir şey gelmiyor elden...Formamızı giyerken, 100 yıllık bir camianın oyuncusu olduğunu gerek hal ve tavırları gerekse de mücadelesi ile gösteren Birkan'a bunu çok görmememiz gerekir...

Çok yakında A Milli Takım’da da forma giyeceğine inandığım Birkan’a bir kez daha kendi adıma teşekkürler...Yeşil-Kırmızı formayı giydiği için gurur duyduğum oyuncular arasındasın...

Erinç Atilla

19 Temmuz 2012 Perşembe

Pınar Karşıyaka 2012 - 2013 TBL Fikstürü

1. Hafta : Mersin B.B. - Pınar Karşıyakamız
2. Hafta : Pınar Karşıyakamız - BJK
3. Hafta : Pınar Karşıyakamız - Türk Telekom
4. Hafta : Tofaş - Pınar Karşıyakamız
5. Hafta : Pınar Karşıyakamız - FB Ülker
6. Hafta : Royal Halı GBB  - Pınar Karşıyakamız
7. Hafta : Pınar Karşıyakamız - Banvit
8. Hafta : Hacettepe Üni. - Pınar Karşıyakamız
9. Hafta : Pınar Karşıyakamız - GS MP
10. Hafta : Ant. BŞB. - Pınar Karşıyakamız
11.Hafta : Pınar Karşıyakamız - Aliağa Petkim
12. Hafta : Anadolu Efes - Pınar Karşıyakamız
13. Hafta : Pınar Karşıyakamız - Olin Edirne
14. Hafta : Erdemir - Pınar Karşıyakamız
15. Hafta : Pınar Karşıyakamız - TED Kolej

Slovenya'dan Dönerken

Dün Milli Takımımız Litvanya'ya karşı farklı mağlup oldu ve İspanya'nın da kaybetmesi ile beraber 5'li averaj sonucu Fiba U20 Avrupa Şampiyonası macerasını sonlandırdı. Dünkü farklı mağlubiyetin sebeplerinden biri hiç kuşkusuz bir gün önce ev sahibi Slovenya'ya karşı alınan son saniye mağlubiyetinin psikolojik yüküydü fakat turnuvaya neden erken veda ettiğimiz daha detaylı bir şekilde incelenmeyi hak ediyor. Bu görevi ilgili kişilere bırakıp oyuncularımız neler yapmış kısaca ondan bahsetmek istiyorum.

Milli Takımımızda Onur Çalban ve Onur Kentli ile temsil ediliyorduk. Onur Çalban, bizde 2011-2012 sezonunda bulduğu sürelere paralel süre bulurken, Onur Kentli ligde 7 dakikaya yakın süre almışken, Slovenya'da 19 dakika ortalaam tutturdu, ilk turda Gürcistan maçında hiç oynamadı. Çalban'ın en çok süre aldığı maç 18 dakika ile açılış maçımız İspanya maçı olurken, Kentli, Letonya ve İtalya karşısında 22'şer dakika sahada kaldı. Çalban'ın süreleri ilk turun ardından azalırken, Kentli'ninkiler ise arttı (Çalban'ın süreleri 11 dakikadan 7 dakikaya, Kentli'nin süreleri ise 17 dakikadan 19 dakikaya).

İstatistiklere resmi siteden de ulaşabilirsiniz fakat ben maç kırılımları ile aşağıya bu iki oyuncumuzun istatistiklerini ekliyorum. Konuşmak istediğim nokta ise bu rakamlar değil.


Her oyuncunun takıma yaptığı katkı, ürettiği verimlilik üzerinden değerlendirilmesi gerektiğine inanan bir kişiyim. Farklı süreler alan oyuncuların ham istatistikleri ile değerlendirilmesi doğru olmayacaktır. Farklı platformlardaki kişilerden destek alarak oluşturduğum, zaten fantasy league oyunlarında da kullanılan, verimlilik hesaplamalarıma göre toplam verimlilikten ziyade, sahada kaldığı süre başına aldığı verimliliklerle konuşmak en adil yöntem diye düşünüyorum. O sebeple özetle söyleyebilirim ki, Çalban ligde dakika başına 0,17 verimlilik puanı üretirken, kendi yaş grubunda bu rakamı 0,30'a çıkarmış durumda. Kentli ise ligde 0,07 puan üretebilirken, Slovenya'da 0,19 verimlilik puanı üretmiş. Karşılaştırmak için yazıyorum, İlkan'ın ligdeki dakika başına verimliliği 0,33 idi, Birkan'ın ise 0,34. Bu istatistiklerle genel kanının aksine Onur Çalban'ın lige daha hazır olduğunu söyleyebiliriz. Dikkat edilecek tek unsur, kolay girdiği faul problemi. Kentli ise özellikle iki sayılık oyunlarda belirli bir istikrar gösteriyor. Demek ki kendisine, rahat hissettiği hücum setlerinde sayı üretmesi için lig maçlarında güvenebiliriz. Henüz belki ikisi de ilk beş oyuncusu seviyesinde değil fakat bu sene ligde de aldıkları süreleri arttırıp önümüzdeki seneden itibaren kadromuzda güvenebileceğimiz isimler haline gelmelerini izleyebileceğimizi düşünüyorum.

Erinç Atilla

18 Temmuz 2012 Çarşamba

U16 Avrupa Şampiyonası

Onur Çalban, Onur Kentli ve Ceyhun Cabadak için Slovenya’da U20 Avrupa Şampiyonası’nda umutlanırken, yarın Letonya ve Litvanya’nın ortak organize ettiği U16 Avrupa Şampiyonası’nın başlaması ile de Egemen Güven için umutlanmaya başlayacağız.

A Grubu’nda yer alan millilerin İspanya’daki özel turnuva’da İtalya’yı 79-66, İngiltere’yi 82-75 ve İspanya’yı 90-81 ile mağlup etmeyi başardığını ve bu sonuçlarla turnuvaya ağır favoriler arasında girdiğini belirteyim.

İlk turda grubumuzda İngiltere, İtalya ve Hırvatistan’a karşı mücadele edecek millilerimiz, İspanya’daki maçlar sayesinde psikolojik olarak üstünlüğü de ellerine geçirdiler.

 B Grubu’nda Rusya, Letonya, İspanya ve Ukrayna yer alırken, C Grubu Litvanya, Almanya, Sırbistan ve Slovenya ile “Ölüm Grubu” ünvanını ele geçiriyor. D Grubu’nda ise Polonya, Yunanistan, Çek Cumhuriyeti ve Fransa yer alıyor.

 Turnuvada Milli Takımımız ve Egemen Güven’e sonsuz başarılar...

Erinç Atilla

17 Temmuz 2012 Salı

Ufuk Sarıca Hakkında

Bugün itibariyle Ufuk Sarıca ile 2 yıllık anlaşma imzalayarak, 30 Mayıs sonrası dönemde Basketbol takımımıza ilk transferi de yapmış olduk.

Ufuk Sarıca, belki yaklaşık 10 sene önce bizde basketbol oynamış olabilir, uzun süre dönemin Türk Basketbolu düşünüldüğünde başarılı bir kariyeri de olmuştur. Fakat bize koç olarak geldiği için, saha içinde değil, saha kenarında ne yaptığına kısaca değinmek istedim.

Birincisi, Ufuk Sarıca'nın Anadolu Efes'teki 2011-2012 sezonu istatistikleri ile değerlendirilmesi taraftarı değilim, zira bizde çok daha farklı profilde oyuncularla çalışacak. Euroleague tecrübeli bir koçumuz oldu söylemi de bana çok mantıklı gelmiyor, zira Euroleague'de sadece 15 maç yönetti (6 galibiyeti var). Evet o seviyede maç yönetmek çok önemli bir kariyer noktasıdır ama kısa bir tecrübe olduğunu da benim gözümde bu durumu nötrleyen bir olgu.

Peki Ufuk, formasını astıktan sonra neler yaptı ? Beşiktaş'a 2003-2004 sezonunda oyuncu olarak transfer olmasına rağmen, sakatlığı sebebi ile sadece 1 maç oynayabildi. 2004-2005 sezonunda altyapılarla ilgili görevlerle koçluk kariyerine başlayan Ufuk Sarıca daha sonra Murat Didin'in yardımcısı iken, Murat Didin'in Mart'ta ayrılmasından sonra takımın başına geçti ve takımı ligi beşinci sırada bitirmesini başardı, playoff ilk turunda Galatasaray'a 3-0 ile elendiler. Takip eden 2007-2008 sezonunda Ergin Ataman'ın yardımcı antrenörü olarak yine Beşiktaş'da görev alan Ufuk Sarıca, Beşiktaş ile o zaman adı Uleb Cup olan Eurocup'ta Çeyrek Final'e kaldı. Aynı sezon ligi lider bitirmelerien rağmen playoff yarı finallerinde Türk Telekom'a elenmeleri süpriz olurken, takım içersinde yaşanan maddi sıkıntılar basketbol kulislerinde bu süpriz sonucun en önemli sebebi olarak gösteriliyordu.

Ergin Ataman, Beşiktaş'tan Efes Pilsen'e geçerken yanında Ufuk Sarıca da takım değiştirmiş ve oyuncu olarak özdeşleştiği klube geri dönmüştür. 2008-2009 sezonunda Efes Pilsen ile şampiyonluk yaşayan Ufuk Sarıca, takip eden sezonda aynı ekip ile finalde Fenerbahçe Ülker'e kaybediyordu şampiyonluğu. 2010-2011 sezonuna Perasovic ile giren Efes Pilsen'de işler istendiği gibi gitmeyince, Mart 2011'de direksiyona Ufuk Sarıca geçmişti. Playoff ilk turunda bizi 3-0 ile geçen Efes Pilsen, yarı finalde Fenerbahçe Ülker'e elenmişti. Geçen sezon ise oldukça iddalı bir kadro ile sezona başlayan Anadolu Efes'in kontrolünde yine Ufuk Sarıca vardı. Özellikle Avrupa cephesinde performans kadro ele alındığında yetersiz bulundu ve uzatmada kaybedilen Banvit maçı sonrasında Ufuk Sarıca yerini Zouros'a bıraktı.

2012-2013 sezonundan itibaren Karşıyaka'mızı yönetecek olan Ufuk Sarıca'nın koçluk geçmişini de en kısa haliyle yazmış olduk, umarım bilgilendirici olmuştur, zira oyuncuların geçmişleri kolay hatırlanıyor fakat koçlar söz konusu olduğunda hafıza biraz daha silikleşiyor.

Şahsi olarak doğru isim olduğunu düşünmediğim fakat yine de genç koç olması sebebi ile bir şansı daha Türk Basketbolu adına hak ettiğini savunduğum bir isim Ufuk Sarıca. Bugüne kadar görev aldığı takımlardan oldukça farklı bir ortamda görev alacak, en azından İstanbul dışındaki ilk koçluk görevi. Kariyerinde Karşıyaka'da koçluk yapmış olmasının kendisine sağlayacağı artı değerlerden daha fazlasını klubümüze kazandırmasını umut ediyorum ve kendisine bu yazı vesilesi ile sonsuz başarılar diliyorum...

Erinç Atilla

15 Temmuz 2012 Pazar

Slovenya’da İlk Tur’un Ardından

Milli takımımız, Şafak Edge’nin son saniye üçlüğü ile uzatmada Letonya’yı yenip bir üst tura çıkmayı başardı. Kendisini bir üst tura atmayı başaran diğer takımlar Sırbistan, Rusya, Yunanistan, Almanya, Fransa, Ukrayna, İspanya, Slovenya, İtalya, Litvanya ve Letonya oldu.

Bu sonuçlar bizim için iki gurur kaynağı teşkil ediyor, birincisi Onur Çalban ve Onur Kentli, önemli bir turnuvada bir üst tura çıkmış oldu. Çalban ilk turda maç başına 11 dakika süre alırken, 5 sayı 2 rebound ile oynadı. Kentli ise hiç süre alamadığı Gürcistan maçına rağmen 11,67 dakikada 3,33 sayı 1,67 rebound ve 0,33 asist ortalaması tutturdu. Grubun son maçında Letonya karşısında 100% ile oynadığını not düşelim Kentli’nin (2 ikilik, 1 üçlük ve 1 serbest atış ile). İlk turda istatistikleri ile öne çıkanlar, maç başına 19,7 sayı ortalaması ile Giannoulis Larentzakis, 10,3 rebound ile Artem Pustovyi ve 7 asist ile Kylm Artamonov. İkinci gurur kaynağımız ise klubümüzde görev almış Ceyhun Cabadak’ın ilk turu kayıpsız atlatan Sırbistan ile turnuvaya devam ediyor oluşu.

Turnuva’nın ikinci turunda İspanya, Slovenya, İtalya, Litvanya ve Letonya ile beraber F Grubu’nda yer alıyoruz ve ilk turdan bu grubuna taşıdığımız 1 galibiyet 1 mağlubiyet ile grup dördüncüsüyüz. İkinci tur gruplarından ilk dörde girenler Çeyrek Final’e kalacak ve o aşamada çapraz eşlemeler olacak (E Grubu birincisi, F Grubu dördüncüsü vs.). İkinci Tur’daki ilk maçımıza Pazartesi günü İtalya karşısında çıkıyoruz. Başta oyuncularımız Onur Kentli ve Onur Çalban’a olmak üzere, Milli Takımımıza ve Ceyhun Cabadak’a sonsuz başarılar turnuvanın geri kalan maçlarında..

12 Temmuz 2012 Perşembe

FIBA U20 Avrupa Şampiyonası

Karşıyaka’mız ile ilgili bu blog’da Milli Takımlar bazında yapılan bir şampiyona yazısı neden yer alıyor diye sormak temelde doğru olabilir. Fakat hepimizin kabul ettiği bir gerçek var ki, basketbol takımımız olarak genç yetenekleri öne çıkartan bir yapıya sahibiz. Bu sene de U20 Milli Takımımızda Onur Çalban ve Onur Kentli forma giyecek. Bir başka önemli konu ise, bu tip altyapı turnuvalarını takip etmenin, ilerde izleyeceğimiz transfer politikasında bize avantaj sağlayacağı. Tabi kafamda, oyuncu izleme komitesi gibi tamamen profesyonel olan ve yönetimlerden bağımsız uzun süreli bir görevlendirme almış komite oluşturulması düşüncesi var fakat, şu an için sanırım o noktadan bayağı uzağız.

Menajerlerin oyuncağı olmamak için, sporu iyi bilen yöneticilerimiz olmalı ve sadece menajerlerin önerdiği isimler üzerinden hareket etmemeliyiz. Bunu yapmak için de profesyonel olarak çalışan oyuncu izleme komitesinin oluşturulması öne çıkıyor. En yakında bakılması gereken adres ise Milli Takımlar bazında yapılan uluslararası turnuvalar. Doğaldır ki, burda bahsedeceğim isimler çoktan yetenekleri ile adlarından söz ettiren isimler, kalkıp klubümüzün alma potansiyeli olan genç oyuncuları (bütçemizi de göz önünde bulundurarak) herkese açık bir platformda zikredecek kadar dikkatsiz değilim.

Milli Takımımız C Grubu’nda yer alıyor ve rakiplerimiz İspanya, Letonya ve Gürcistan. Kağıt üstünde avantajlı olduğumuzu söyleyebilirim. 2006’da İzmir’de yapılan turnuva’da Ersan İlyasova’nın da yıldızlaşması ile gümüş madalya kazanmıştık. Geçen sene ise Furkan’ımızın performansı Milli Takımımızı çeyrek finale taşımıştı. Bu sene Furkan bu yaş kategorisinde mücadele edemiyor. Şafak Edge ile Samet Geyik’in diğer oyuncularımızdan bir adım daha önde olduğunu söyleyebilirim. Oyuncularımız Onur Çalban ve onur Kentli hazırlık döneminde spektaküler istatistiklere imza atmadılar fakat takıma net katkıları vardı. Slovenya’da bu iki oyuncumuzun performanslarını birer adım daha ileriye götürmeleri hem Milli Takımımız için hem de bizim için çok önemli.

Rakiplerimize baktığımızda İspanya 1992 Olimmpiyat Oyunları’nın ekmeğini yemeye devam ediyor ve altyapılarda hem basketbolda hem futbolda ciddi ağırlığı var. U18 Avrupa Şampiyonası MVP’si seçilen Alejandro Abrines Unicaja Malaga’da da süre bulan genç bir oyuncu ve bu turnuvada kendisini gösterecektir. Kendisinin en büyük destekçisi ise Joan Thomas olacak.

Letonya’da U19 Dünya Şampiyonası’nda parlayan 1993 doğumlu Kaspars Vecgaras’a dikkat çekmek istiyorum. Litvanya’da oynayan oyuncu çok yönlülüğünü kanıtlamış bir isim ve Avrupa basketbol arenasında kendisinden söz ettireceğe benziyor.

Gürcistan daha alt düzey takımlardan oluşan Division B’de şampiyon olan bir takım. Fakat Division A çok daha güçlü ekiplerden oluşuyor. Geçen seneki kadrolarından Duda Sanadze ve Merab Bokolishvili, belki NBA’e yolladıkları Tornike Shengelia kadar olamasa da ortalama üstü oyuncular.

Ölüm grubu olarak adlandırabileceğimiz A Grubu’nda Evan Fournier’den (2012 NBA Draft’inde seçildi) yoksun Fransa, Bilbao’da on üçüncülük gibi kendilerine yakışmayan bir derece elde etmiş Sırbistan, Karadağ ve Almanya yer alıyor.

Fransa A Milli Takım’ı için de adaylardan olan, geleceğin Tony Parker’ı, Vujosevic etkisi ile Partizan’a uzun seneli imza atan Leo Westermann’a dikkat. Geçtiğimiz turnuvada limitli oynama şansı bulan Kevin Mendy’den ise performansını arttırmasını bekliyorum.

Sırbistan’ı takip ederken kenar yönetimine de göz atmakta fayda var çünkü tanıdık bir isim var Aleksandar Dzikic’in yanında; Ceyhun Cabadak. Slovenya’da sadece parke’de değil, bench’te de temsil ediliyoruz (hoş, bildiğim kadarı ile Ceyhun Cabadak’ın klüpteki görevine son verilmişti). U19 Dünya Şampiyonası’nda gümüş madalya alan tüm kadro bu sene U20’de mücadele edecek, belki hemen bir madalya beklemek doğru olmaz ama adlarından söz ettirecekleri kesin. Nenad Miljenovic, Nemanja Krstic gibi jenerasyonunun öne çıkan oyuncularından bahsediyoruz.

Karadağ’da Joventut Badalona’da oynayan Marko Todovoric ve Radosav Spasjevic takımlarını ilerki turlara taşımaya çalışacak isimler olacaklardır.

Almanya yakın geleceğe yine uzunları ile damga vuracağa benziyor. Takımlarındaki Philipp Neumann her ne kadar Brose Basket’te limitli oynama şansı bulmuş olsa da kumaşını belli eden bir oyuncuydu sezon boyunca. Neumann’ın yanında dış atışlarda geçen sene 42% ile oynayan Mathis Mönninghoff yer alacak.

B Grubu’nda ise 2005 şampiyonu Rusya, Estonya, Yunanistan ve Ukrayna yer alıyor.

Rusya’da özellikle Artem Vikhrov’un performansını merak ediyorum çünkü hem kendisi Triumph Lyubertsy’de rakibimizdi hem de Kulagin ve Karasev gibi önemli isimlerle oynadı bu durumu kendi avantajına ne kadar çevirebildi merak konusu.

Estonya basketbol olarak komşularına göre hep geride kalmış bir ülke, aslında çok benzer coğrafya’da bu kadar fark olmaması gerekirdi. Oyuncu bakımından pas geçebiliriz.

Yunanistan bir süredir Milli Takımlar bazında başarısız, Olimpiyat Oyunları’nda da yer alamayacaklar. Anastasios Antonakis bu takımın herşeyi diyebiliriz. Fakat tek oyuncu ile bekledikleri madalyaya ulaşmamaları zor, bakalım yanına yaratabilecekler mi.

Ukrayna da Estonya ile aynı kaderi paylaşıyor, basketbol dünyasında çok önemli bir yere sahip değiller. Bunda belki de liglerindeki yabancı oyuncu ağırlığının etkisi de var. Bu takımı da pas geçebiliriz sanırım.

Dördüncü ve son grupta ise Litvanya, Slovenya, İsveç ve İtalya yer alıyor.

Litvanya U18 Dünya Şampiyonu olmuş kadrodan Dovydas Redikas ve Arnas Butkevicius ile bu turnuvada da kürsede yer almak istiyor. Ayrıca izlenmesi gereken bir oyuncu da efsanevi Arvydas Sabonis’in oğlu Tautvydas.

Slovenya ev sahibi avantajını sahaya yansıtırken, umutlarını Ziga Dimec’e bağlamış durumda. U18 Avrupa Şampiyonası’nda adından sıkça bahsettiren Dimec, bu turnuvanın da yıldız adaylarından.
İsveç, tecrübesiz oyunculardan kurulu bir kadro ile geliyor. Çok fazla şansları olduğunu düşünmüyorum.

Alessandro Gentile, İtalya’yı gümüş madalya  taşımıştı fakat bu sene bu rolü kim alacak sorusunun cevabı net değil. Süpriz bir isim olarka U18’den gelen Amedeo Tessitori diyorum cevap olarak.

Milli takımımıza, oyuncularımız Onur Çalban ve Onur Kentli’ye ve Ceyhun Cabadak’a Slovenya’da başarılar...

Erinç Atilla

Transfer Süreçleri

Bizim ülkede transfer yapmak çok zordur. Hele ki Karşıyaka gibi her şeyi çok bilen taraftara sahip camialarda çok daha zordur.

Genç oyuncu alırsın. Genç yetenek diye lanse edilir ve o sırada yıldız oyuncu alınmadığı için burun kıvırılır.

Kaşar tabir edilen oyunculardan biri alınır. Yıldız diye de piyasası vardır. Kaşar topçulara bu kadar para mı  verilir ? Neden genç çocukları araştırıp takıma kazanadırmıyorsunuz diye söylenenler Karşıyaka iskeleden Bostanlı'ya kadar kuyruk uzunluğunda olur.

Oyuncu denemeye kampa ya da tesislere genç çocukları getirirsin. Gidersin içlerinden en kazmasını seçersin , gözüyle çalım atanı falan bulup itinayla bulup alırsın. Hele bir de şansına ilerki yıllarda dünya çapında yıldız olan topçuları o sırada kampta beğenmemişsen al başına belayı. Örnekleri birçok kulüpte mevcut. Bizde bu şans varken kesin Messi , Ronaldo gibi birkaç futbolcu o seçmelere katılmıştır ve biz yılın bidonuna aday yabancıları seçmişizdir.

Hadi kendin anlamıyorsun bir bilene sorun denir. Eee doğrusu da budur. Bizim bilenler genelde hep x,y menajerler olur. Ramazan paketi kıvamında ellerindeki oyuncuları takımımıza kazandırırlar.

Hocaya tam yetki verirsin bu sefer hoca sapıtır. ( Geçen yıllarda işi bilen hocalarımızdan tecrübeliyiz. ) Olur olmadık oyuncular dolar. Paralar gider. Hoca da kendi sisteminde inat edip , idealist davranıp belki doğru belki yanlış şekilde yolunda gitmeye çalışınca da olmaz. Hocaya tam yetki versen hoca kafasına göre iş yapıyor. Siz yöneticiler neden müdahele etmiyorsunuz denir.

Yöneticiler kadroya karışsa takımın başındaki hoca rahat çalışamıyor denir. Bunun ortası bir bulunamaz.

Takıma genel menajer ya da teknik işlerden sorumlu direktör - artık adını ne koyarsanız koyun , o mevkiye biri - getirilir. Alışmadık kıçta don durmaz hesabı önce teknik direktör - genel menajer anlaşmazlığı ortaya çıkar. Genel Menajer de nerden çıkmış diye eleştirenler olur. Her şeye kulağınızı tıkayıp işinizi yapmaya kalkınca da şans lazımdır. İşler 2 hafta ters gitsin tribünler de haklı olarak kazan kaldırır. Belki de tüm dünyada doğru düzgün hamlelerle işleyen sistem bizde başlangıç aşamasında eleştiri denizinde boğulur gider.

Bizden birini bu göreve getirirsin. Şimdi bizden biri de sevilmez. Ona da binbir türlü kulp bulunur. Onun zamanındaki futbolla şimdiki futbol sorgulanır. Herhalde o zamandan şimdiki zamana ışınlanmamıştır genel menajerler.

Kıssadan hisse ; eğer ligde iyi sonuçlar alırsanız kaşar oyuncu , genç oyuncu , bizden ya da bizden olmayan hoca , genel menajer fark etmez. Bunun ötesini gören varsa tespitlerini dinlemeye hazırım.

11 Temmuz 2012 Çarşamba

EuroChallenge Fikstürümüz

EuroChallenge kupasındaki maç takvimimiz. Hangi tarihlerde diye merak eden ama aramaya üşenenler için ...
 
06 Kasım 2012 Tofaş - Rakvere Tarvas Galibi - Pınar Karşıyakamız
13 Kasım 2012 Pınar Karşıyakamız - KRKA Novo Mesto
20 Kasım 2012 Etha Engomi - Pınar Karşıyakamız
27 Kasım 2012 Pınar Karşıyakamız - Tofaş vs Rakvere Tarvas Galibi
04 Aralık 2012 KRKA Novo Mesto - Pınar Karşıyakamız
11 Aralık 2012 Pınar Karşıyakamız - Etha Engomi

Transfer Var!

Adnan Güngör (31) : Bugün gelen iki transfer haberinden birisi Adanaspor'un 31 yaşındaki orta saha oyuncusu Adnan Güngör.
Futbol hayatına Samsunspor'da başlayan oyuncu neredeyse Adanaspor'a kadar olan tüm futbol hayatını süper lig'de geçirmiştir. Samsunspor ile bir ara 1. Lig'e dönen Adnan Güngör, bu sezon sonunda Trabzonspor'a 3 senelik anlaşma ile gitmiştir. Fakat fazla forma şansı olmadığı için Hacettepe'ye, oradan Diyarbakırspor'a, en son olarakta Konyaspor'a gitmiştir. Konyaspor'da oynadığı sezon sonunda transfer haftalarının bitmesine yakın Adanaspor ile anlaşma imzalamıştır ve Adanaspor'da başarılı bir sezon geçirmiştir. İyi oyuncu mu, kötü oyuncu mu kestirmek zor, orta halli bir oyuncu fakat 31 yaşında bir oyuncu ile nasıl yapacağız bilemiyorum, bu sene kadromuz çok yaşlı olacak gibi, genç yetenek diye aldığımız futbolcu bile 27 yaşında..

Onur Akbay (26) : İkinci transferimiz ise yine ilk transfer gibi Adanaspor'un 26 yaşındaki defans oyuncusu Onur Akbay.
Profosyonel futbol hayatına 2003-2004 sezonunda Çorumspor ile 3. Lig'den başladı. 6 sezon boyunca burada oynadıktan sonra Konya Şekerspor'a gitti, oradan da Adanaspor'un yolunu tuttu. Bir çok kişi Onur'u forvet olarak biliyor ama Onur stoper oyuncusudur. Bilmeden golcü olduğu için attığı az gol sayısıyla kötü topçu olarak yorumlayanlar var, Onur çok iyi bir stoper oyuncusudur. Adanaspor'da ve önceki takımlarında da maçlarını izlerseniz görebilirsiniz. Yaşı tam bizlik yaş şu an için, 26 yaşında bir oyuncu Bank Asya'da her türlü iş yapacaktır, özellikle Onur gibi bir stoper..

Her iki transfer ismine de Karşıyaka'ya hoş geldiniz diyoruz.. Umarım bizlere kanser duygusunu yaşatmadan güzel bir sezon geçirirler ve güzel hatıralarla takımımızdan ayrılırlar..

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Eurochallenge Grubumuz - 2012/2013

Geçtiğimiz hafta Eurochallenge kuraları çekildi ve hızlı bir giriş yaparak grubumuzdaki kesinleşen rakiplerimizden önce kesinleşmeyen tek rakibimize bakalım. Ligimizden Tofaş veya Estonya’dan Rakvere Tarvas grubumuza dördüncü olacak. Okey masasına sadece oturmak için oturan dördüncü kişi gibi, Rakvere Tarvas’ın bu kupada olması da sadece oynamak olmak için oynamaları. Estonya’da ligi üçüncü olarak bitiren Tarvas’ın kadrosu Estonya’lı oyuncularla dolu ve genel olarak Estonya’nın basketbol kalitesi de belli. Bu sebeple gruba dördüncü Tofaş olacaktır çok büyük ihtimalle.

Rakiplerimize bakmaya uzağa gitmeden Tofaş ile başlayalım. Koç değişikliğine giden Tofaş, kadrosunda bu seviyelerde iş yapma potansiyeli olan Kenan Sipahi (her ne kadar yüksek bütçeli takımlar transfer etmek için ciddi anlamda bastırıyorsa da), Ruzic ve İnanç Koç gibi oyuncuları tutarak, yanlarına iki sene aradan sonra tekrar Bursa’ya dönecek Josh Heytvelt’i ve Rucker Park efsanesi, açık alan oyunlarının ustası “Mr.68” Steven Burt Jr.’ı aldılar. Açıkcası şu an itibariyle, TBL’de bizim önümüzde olacak bir profile sahipler ve Eurochallenge’da da Top16 için mücadele edeceklerdir. Erdemir’de önemli işlere imza atan Ahmet Çakı lig ile aynı anda başka bir kulvarda mücadele edebilecek bir takım yaratabilecek mi sorusu, şu anda Tofaş için tek soru işareti diyebilirim.

Gruptaki diğer takımlar sanki bir tekrar bir araya gelme toplantısı havası yaratıyor. Krka, 2010-2011 sezonunda Top16 grubumuzda yer almıştı ve beraber o gruptan çıkarken, çoğu renkdaşımın şaşıracağı bir şekilde Ikonic’in performansı ile kupaya uzanan takım oluyordu. Tarihinde Slovenya şampiyonlukları olan Krka, bu sene ağırlıklı olarak Sloven oyuncularla mücadele etti. Daha önceki karşılaşmalarımızdaki kadrodan sadece küçük kardeş Dragic, Smiljan Pavic ve Jure Balazic kadrodalarında. Dragic ARENA’daki maçta potalarımıza 4 sayı bırakırken, Pavic 12 sayı-5 rebound, Balazic ise 15 sayı-4 rebound ile oynamıştı. İçerde 20 farkla geçtiğimiz Krka kendi evinde bizi 5 sayı ile mağlup edip bizi grup ikinciliğine mahkum ediyordu (ARENA’da kaybettiğimiz Antwerp Giants maçı sağolsun). Slovenya’daki maçta ise Dragic 9 sayı, Pavic 13 sayı-5 rebound, Balazic ise 13 sayı-6 rebound ile oynamışlardı. Belirtmek isterim ki, Dragic o günden beri basketbolunu oldukça geliştirdi geçtiğimiz sezon Eurocup’ta 11.3 sayı, 4.8 rebound ve 2.1 asist rakamlarını tuttururken, abisinin yanına gitmek için de yeterli kapasitede olduğunu kanıtladı. Her ne kadar Krka, finansal olarak güçlü bir ekip olamasa da (geçen sene zaten EL ön elemesini kabul etmemişlerdi) sahip olduğu ekol ve basketbol kültürü açısından her zaman tehlikeli bir takım. İlave olarak Eurocup tecrübelerini hesaba katarsak, bu sene de Eurochallenge’da sona kadar gitmeye en büyük adaylardan biri.

Etha, Güney Kıbrıs’ın üniversite takımı ve kendi sahasında barbarlık ve ırkçılık sergileyen Apoel taraftarı gibi bir taraftar gücü yok arkasında. Fakat yine de şimdiden yazmakta fayda var, konu Güney Kıbrıs olunca çok da güvenemiyor insan, karşısındakilere.  Güney Kıbrıs ligi’ni üçüncü bitirip playoff’lar sonrasında kupayı kaldıran taraf olan Etha’da kadro önceki karşılaşmamıza göre oldukça değişmiş durumda. Şu an itibariyle Dejan Cup, Thomas Massamba, Giorgos Anastasiadis ve Ken Tutt daha önce de bize karşı forma giymişlerdi. Deplasmanda son çeyrekteki performansımızla maçı kazanırken bize karşı Dejan Cup 4 sayı, Massamba 3 sayı, Anastasiadis 14 dakikada 0 sayı ile oynarken sadece Ken Tutt ürettiği 21 sayı-6 asist ile takımına ciddi katkı koyabilmişti. ARENA’da 18 fark atarken Etha’ya Dejan Cup 2 sayı, Massamba 4 sayı, Anastasiadis 18 dakikada 1 sayı ile oynamışlardı. Ken Tutt bu sefer 12 sayı üretirken, 4 top kaybı yapmıştı. Oldukça zayıf bir ligden geliyor olmaları sebebi ile Etha’yı bu gruptaki en düşük şansa sahip ekip olarak görüyorum.

Bu yorumları yaparken, henüz Cihan Büyükoral’ın Divan Kurulu’ndan talep ettiği “Salı’ya kadar süre” dolmamıştı ve basketbol takımımızla ilgili herhangi bir gelişme yaşanmamıştı, ilgilendiğimiz söylenen Andre Smith’in Krylia ile, Cenk Akyol’un Galatasaray ile kesin anlaşmaya varması dışında. İlk iki yarışının Tofaş, Krka ve bizim aramızda geçmesini beklemek bir gerçek, takım oluşturma konusunda kaybettiğimiz hergün ile şansımızın daha da azalacağı da kabul etmemiz gereken bir başka gerçek. Geçen sene sahip olduğumuz kadro bile bu gruptan “ancak” çıkabilecek görüntüdeyken, şu an itibariyle tek güvencemiz eşsiz taraftar gücümüz, zira elimizde altyapımızdan gelen 3 oyuncumuz dışında oyuncu ve koç bulunmuyor. Bakalım “Salı’ya kadar süre” dolduğunda (bu yazıyı yazdığım dakikalar itibariyle yaklaşık 24 saat içersinde) nasıl bir tablo ile karşı karşıya kalacağız.

Erinç Atilla
09.07.2012

5 Temmuz 2012 Perşembe

Başkan'dan Duyuru

Cihan Başkan'dan bir bildiri gelmiş, bu bildiriyi direk resim olarak yayınladıkları için tam metnini buraya yazamadım fakat yan tarafta gördüğünüz bu metni tam sayfa okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

Cephe'de işler karışık. Kimse bir şeyi bilmiyor. Hiç bir şey kesin değil. Futbolcu transferi yok. Belirli bir sponsor yok. Selçuk Yaşar ile konuşuluyor, bir tek 27 yaşında bir futbolcu alınıyor, basketbol takımımız neredeyse dağıldı, sponsor olmadığı için belirli oyuncularla anlaşamadığımız gibi oyuncularımız da gidiyor.

Her şeye rağmen taraftar hala suskun. Ben de suskun kalıyorum bu durumda. Ne olacağını, ne biteceğini sadece merakla bekliyorum. Bu sene zor geçecek demiştik, daha sezon başlamadan zor geçiyor. Şu bildiriden sonra da ortalık biraz karışacak gibi ama bunu da suskunlukla takip edebiliyoruz sadece.

Pazartesiler ve Cumalar

Geçenlerde Sabır konu başlıklı bir yazı yazmıştım. Her şeyin daha iyi olacağına inanmak istediğimden de sabrediyordum. Hiçbir başkan adayının babamın oğlu ya da diğer bir deyişle öz abim ya da kardeşim olmadığı şu ölümlü dünyada vaatlerine inanmak istiyordum ve bekliyordum.

Hatırlayanlarınız vardır. Kongremiz 30 Mayıs 2012 tarihinde gerçekleşti. O gün en çok duyduğum sözcük DEVRİM idi . O günden sonra benim duymaktan , belki gelişmeleri sorduğum arkadaşlarımın da söylemekten bıktığı sözcük ise SABIRDI.

30 Mayıs 2012 Çarşamba gece yarısını geçen saatlerde kongre sonuçlandı. 31 Mayıs Perşembe olmuştu. Daha bir gece önce duyduğumuz sponsorlar acaba ne zaman açıklanacak diye bir sürü Karşıyakalı heyecanla bekliyordu. Önce cuma günü basın açıklamasıyla dendi. Sonra pazartesi dendi. Cuma da geçti pazartesi de. O zaman anladım ki görüşmeler tam netleşmemiş ve başkan önderliğinde yönetim kurulu harıl harıl çalışıyor. Bir yandan hayal kırıklığı yaşamıştım. Sonuçta o kadar net konuşuluyordu ki hepimizde sponsorların imza aşamasında ve yüklü miktarlarla geleceği yönündeydi.

Pazartesi derken Cuma oluyor ve hafta bitiyordu. Her pazartesi  ve cuma bizim için kilit günlerdi. Ne zaman bir açıklama olacak dense bu günler işaret ediliyordu ve biraz daha sabır sözü eksik olmuyordu. Biz pazartesi gününden cumaya gittim geleceğim tadında beklemelere kapılıyorduk.

Hayatta en nefret edilen gün pazartesidir. Dünyanın neresine giderseniz gidin genel olarak böyledir. Öğrencisi , çalışanı için pazartesi bir kabustur. Tam o güzelim hafta sonu tatillinden çıkmışken pazartesi sabahı okuluna ya da işine gitmek için uyanma hissi hiç hoş değildir. Pazartesi sendromu diye adı bile vardır. Bu denli özel ve nefret bir gündür. Gelelim cumanın güzelliğine ; pazartesi ne kadar sevilmezse tersine cuma o kadar sevilir. Tatilin müjdecisidir cuma günleri. Tüm haftanın yorgunluğunu belki bir belki de iki gün atma şansına sahip olmanın tatlı telaşı cuma sabahından itibaren bünyeyi sarar.

Ben 30 Mayıs 2012'den itibaren geçen süreçte şu 2 günden aşırı şekilde tiksindim. Umutla bekleyiş sonrası beklentilerin çok altında gerçekleşme ya da hiç gerçekleşmeme olasılığını görüyorum ki bu beni kulübümüz adına çok korkutuyor ve endişelendiriyor.

Pazartesi açıklama yapılacak. Pazartesi geçer. Cumaya biter bu iş ya da gelecek pazartesi işaret edilir. Ne aceleniz var canım ? Kimse daha transfer yapmadı ki !!! 

Şu pazartesi ya da cumalardan birinde sponsorlar nerede dediğim için Karşıyaka düşmanısın demişti arkadaşım bana. Şimdi aynı cümleyi endişelerini dile getiren taraftar derneği mensuplarına yapmasını da bekliyorum.

Ben Cihan başkanın başarılı olmasını deliler gibi istiyorum. O Karşıyakamızın başkanı ama artık perde arkasından , kulislerde tüm camiaya aşılanan vaatlerin de gerçekleşme vakti geçmiyor mu ?

Bizler ya da bizler demeyeyim de kendi adıma konuşayım ; Ben   ; Cihan başkandan ve yönetim kurulundan Erhan Şentürk gibi yılda 1 gol atıp sonra tweeterlarda 1 gole 500 bin lirasını verseler çok daha iyi olacağını söyleyen boş , beleş futbolcuları takıma doldurmasını beklemiyorum. Yıldız oyuncu adı altında Erhan Şentürk ve 2 maç  daha alsak play off'tayız diye sigarasını tüttürürken yanındaki kızlara hava atmak için Karşıyakamızı ağzına sakız eden tipleri de kulübe doldurup paramızı heba etmesini istemiyorum.

Ben sadece belirsizliğin ortadan kalkmasını ve yolumuza daha fazla geç olmadan makul bir bütçe ve kaşar değil , yerinde yapılacak transferlerle yola devam edilmesini istiyorum. Bunu dile getirirken de Karşıyaka düşmanıysam. Karşıyaka'nın düşmanıyım o zaman.

ÜST TARAFA DÖN