27 Şubat 2013 Çarşamba

Son 8 Takım


İki sene önce, acaba ne yaparız diyerek girdiğimiz Avrupa yolunda Son 8’e kalıp Spartak St.Petersburg ile eşleştiğimizde herkes heyecanlıydı, yoksa Final 4 mu geliyor diye. Fakat uzun aradan sonra tekrar boy gösterdiğimiz Avrupa’da tecrübesizliğimize kurban gitmiş, evimizde olmayacak bir mağlubiyet ile Final 4’a giden yolda zorlu bir rakiple eşleşmiştik. Play-off’ta oynanan maçlar istediğimiz gibi sonuçlanmadı, Rusya’dan ARENA’ya mağlubiyetle dönerken, NTVSpor’un da yayınladığı maçta ARENA’da da mağlubiyet alıyorduk.

Bu sene ise gerek Ufuk Hoca’nın kişisel tecrübeleri gerekse de camianın edindiği tecrübelerden dolayı Top16 seviyesini kazasız belasız grup lideri olarak tamamladık ve Son 8’de ev sahibi avantajını da elimizde tutarak mücadeleye başlayacağız. Bu süreçte Jon Diebler’in yokluğu ciddi sıkıntı yaşatacak gibi duruyor, fakat o konulara daha sonra değiniriz. Şimdi rakibimiz Paris Levallois dışındaki takımları kısaca tanıyalım. Paris Levallois için biraz daha detaylı bir çalışma yapmak gerekecek.

 
JOENSUUN KATAJA

Top16 grubumuzda yer alan Finlandiya ekibi, son maçta bizi yenerek Son 8 takım arasına adını yazdırdı. Ön elemede Aliağa Petkim’i elediğinde özellikle ülkemizde kim bu adamlar sorusunu sordurtan Kataja, bu başarısı ile ön elemedeki galibiyetlerini haklı çıkardı. İlk turda kupanın favorilerinden Krasnye Krylia ile aynı grupta yer alan ve 3 galibiyet ile Top16’ya kalan Fin ekibi, bu aşamada takımımızla aynı gruptaydı. Top16’da da 3 galibiyet alıp averaj farkı ile Son 8’e kaldılar ve belki de bu aşamanın en zayıf takımlarından. Kadrosunda 5 Amerikalı bulunan Kataja’nın hücum yükünü Flowers, Virtanen ve Coleman çekiyor. Özellikle dış atışlarda maç içerisinde istikrar yakalayabilen Kataja’nın pota altı rotasyonu ise zayıf kalıyor. Son 8’deki rakipleri oldukça formda olan Gravelines Dunkerque. Ulusal liglerinde dördüncü sırada bulunan Kataja, Final 4’de görmeyi beklemediğim bir takım.

 GRAVELINES DUNKERQUE

Tipik bir Fransız takımı olan Gravelines, kadrosundaki Amerikalı ve Afrikalı oyuncularla, yüksek tempoda basketbol oynayan bir ekip. Son yıllarda Fransa’da belirli bir istikrara sahip olan takım, şu an itibariyle de 5 mağlubiyetle ligin zirvesinde yer alıyor. İlk turda sadece 2 mağlubiyet alarak Top16’ya kalan Gravelines, bu aşamada kupadaki diğer Fransız takımı Paris Levallois ile beraber aynı grupta yer aldı 1 mağlubiyet ile grubu lider biterdiler. Ev sahibi avantajı ile Joensuun Kataja ile karşılaşacak Gravelines’in sorun yaşamadan Final 4’a ulaşacağını düşünüyorum. 3 senedir üst üste Eurochallenge’da mücadele eden ekip, 2010’da ilk turda veda etmişti, 2011’de ise üzerine ciddi ilerleme kaydedip Son 8 takım arasına kalmış fakat daha ileriye gidememişti. Bu sene ise bunu bir adım daha ileriye götürmek için oldukça avantajlılar. Oldukça yüzdeli oynayan oyun kurucuları Dwight Buycks, atletik uzunları Ludovic Vaty ve Türk Telekom’dan da tanıdığımız Kennedy Winston sayı yükünü çeken oyuncular. Maçların sertleşmesine karşı bu zamana kadar gerekli direnci gösteremeyen Gravelines, Final 4’de bu handikaplarını aşarsa önemli galibiyetlere imza atacaktır. Yollarımız ancak finalde kesişiyor.

KRASNYE KRYLIA

Kupanın favorilerinden Samara takımı Krylia, eski oyuncumuz Andre Smith’in formasını giydiği bir takım. Kadro olarak baktığımızda ekstra oyuncu olarak Andre Smith ile Dmitry Kulagin dışında bir isim görmememize rağmen, şu ana kadar kupayı domine eden bir iki takımdan biri oldular. Henüz mağlubiyetleri yok Eurochallenge’da. Tipik bir Rus takımı gibi, orta vadeli bir planlama yerine anlık kadro gücüne göre sonuçlar alan Krylia, 2009 sezonunda sadece 4 galibiyet alabilmişti Eurochallenge’da. 2010’da ise çok farklı bir Krylia vardı karşımızda, sadece 4 mağlubiyet aldılar ve bu mağlubiyetlerden bir tanesi finalde oldu. Geçtiğimiz sezon ise ön elemede kupaya veda ettiler. Bu sene tekrar iyi bir takım olarak mücadele ediyorlar ve bireysel performansa ilave olarak takım oyununu iyi oynayan bir ekip, maç başına 20 civarında asistleri var. Takımın hücumda parlayan silahları 3 numarada Chester Simmons (oldukça iyi bir dış atışcı), tanıdığımız Andre Smith ve Omar Thomas. Bu 3 Amerikalı’ya çizgi gerisinden ceza şutlarını affetmeyen Evgeny Kolesnikov ve Viktor Zaryazhko eşlik ediyor. Tehlikeli bir takım ve Son 8’deki rakipleri Almanya’dan bizim de tanıdığımız Telekom Baskets. Krylia ile eşleşmemizin ancak finalde olacak olması bizim için bu kadar eksiğimiz varken oldukça önemli bir şans. Aynı anda hem Rus Ligi’nde hem de VTB United’da mücadele eden Krasnye Krylia, ulusal liglerinde Unics Kazan’ın önünde beşinci sırada. VTB United’da ise yer aldığı grupta Unics Kazan ve Khimky’nin ardından üçüncü sırada. İki farklı ligde mücadele ediyor olması, maç tecrübesi açısından büyük avantaj iken, maçların sertleştiği dönemde ekstra yorgunluk olarak oyunculara dönüyor olduğunu da atlamamak gerekir.

KHIMIK YUZHNE

Top16’da Krasnye Krylia’nın ardından aldığı 3 galibiyet ile Son 8 takım arasında kendisine yer bulan Khimik Yuzhne, ilk turda Gaz Metan Medias ile beraber 4 galibiyet almıştı. Basketbol anlamında ciddi seviyelerde olmayan Ukrayna’yı temsil eden Khimik’te sadece 1 Amerikalı bulunuyor. Amerikalı oyuncuları Willie Deane, top hakimiyeti çok yüksek olmayan bir oyun kurucu fakat maç başına ortalama 14.3 sayı, 5.3 asisti var. Deane’e en fazla destek olan oyuncu ise Kanadalı Devoe Joseph. 2 numarada oynayan oyuncunun tek yönlü bir oyunu var, kendi şutunu yaratabilen ve dışardan etkili oynayabilen birisi. 3 numarada oynayan Suad Sehovic ise rebound mücadelelerinden kaçmayan birisi. Fiziksel teması seven ve savunmada sertlik gösterebilen bir isim. Takımın Hırvat oyuncusu Sava Lesic, Ümit Sonkol’a benzerlik gösteriyor. Dış atış tehditi olan, pota altından oynamayı pek sevmeyen bir isim. Atletik uzunlara karşı etkisi oludukça azalıyor. Khimik Yuzhne eğer Son 8 aşamasında rakibi EWE Baskets’i geçerse rakibimiz olacak. Khimik Yuzhne, zayıf olan ulusal liglerinde altıncı sırada.

EWE BASKETS

İlk turda mağlubiyet almayan Alman ekibi, Top16 aşamasını da sadece 1 mağlubiyet ile tamamladı. 2009’da Son 8 takım arasına kalan EWE Baskets, o senenin şampiyonu Virtus Bologna’ya elenmişti. Geçtiğimiz sezon ise averajla Top16’dan çıkamamışlardı. Bu seviyelerde daha önce mücadele etmenin vermiş olduğu tecrübe ile bu sene kendilerini Final 4’da göreceğimizi düşünüyorum. Kadrosunda 6 Amerikalı bulunan tipik bir Alman takımı olan EWE Baskets’de Rickey Paulding ve Julius Jenkins skor yükünü taşıyan oyuncular, her iki oyuncunun da dış atışları etkili. Bu ikiliye pota altında Adam Chubb eşlik ediyor. Chubb beyaz bir uzun olarak atletik özellikleri olmayan ama mücadeleden asla kaçmayan bir oyuncu. Khimik Yuzhne’yi geçeceklerini düşündüğüm EWE Baskets, bizim de turu geçmemiz durumunda Yarı Final’de rakibimiz olacaktır. EWE Baskets, lider olan Brose Baskets’in farkı açtığı Alman Ligi’nde 7 mağlubiyetle üçüncü sırada.

TELEKOM BASKETS

Kupanın favorilerinden Krasnye Krylia’nın Çeyrek Final’deki rakibi olan Telekom Baskets, bizim de tanıdığımız bir takım. Geçtiğimiz sezon Top16’nın en ilginç grubunda averajla kupa dışında kalmışlardı (mücadele ettikleri J grubunu tüm takımlar 3 galibiyet ile kapamıştı). O gruptan çıkan Elan Chalon ve Szolnoki Olaj Final 4’da kendilerine yer bulmuşlardı. Telekom Baskets, ilk turu grubundaki diğer 2 takımla beraber 4 galibiyetle tamamlamıştı ve averajla grup lideri olarak çıkmışlardı. Top 16 seviyesinde ise aldıkları 2 mağlubiyet ile diğer Alman ekibi EWE Baskets’in ardından L grubu ikincisi oldular. 4 numarada oynayan Kyle Weems oldukça iyi bir uzun, sayı yükünü çekebilen, rebound mücadelesinden kaçmayan ve dış şutu olan bir oyuncu. Weems’in yanında Robert Vaden, Benas Veikalas ve Jared Jordan da hücumda tehlikeli isimler. Rus ekibi Krasnye Krylia karşısında işleri kolay değil, fakat rakiplerine ilk mağlubiyeti yaşatma ihtimalleri de azımsanmayacak kadar yüksek. Bu eşleşme oldukça heyecanlı maçlara sahne olacaktır. Telekom Baskets için ligde işler pek de yolunda gitmiyor, playoff potasında kalmaya çalışan Telekom Baskets şu an itibariyle ligde 11 mağlubiyet ile yedinci sırada.

 
Takımları bu şekilde yazdıktan sonra şimdi de kupaya giden yoldaki eşleşmeleri yazayım;

Çeyrek Final Eşleşmeleri

Karşıyaka – Paris Levallois
Gravelines – Joensuun Kataja
Krasnye Krylia – Telekom Baskets
EWE Baskets – Khimik Yuzhne

Yarı Final Eşleşmeleri

Karşıyaka – Paris Levallois Galibi / EWE Baskets – Khimik Yuzhne Galibi
Gravelines – Joensuun Kataja Galibi / Krasnye Krylia – Telekom Baskets

 
Beklentim şu şekilde, Gravelines, Krasnye Krylia ve EWE Baskets ile beraber Final 4’a adımızı yazdırırız. Yarı finalde tam kadro çıktığımız maçta eğer organizasyon Almanya’da olmazsa EWE Baskets’i yener final maçında yorgun Krasnye Krylia ile mücadele ederiz. İlk defa çıktığımız finali kazanma ihtimalimizi çok yüksek görmüyorum ama eğer ki organizasyon kendi evimizde olursa taraftarımızın da gücü ile ihtimal hanemize 10% daha ilave ederiz.

Detaylı bir Paris Levallois yazısı ile Çeyrek Final’in ilk maçını, 12 Mart’ı beklemek üzere…

 
Erinç Atilla
 

24 Şubat 2013 Pazar

Kartal - Ankaragücü Maçından

İstanbul'a Ankaragücü geliyordu ve biz de yollara düşmüştük. Ankaragüclü arkadaşlarımızla hem hasret gidermek ve bu zor günlerinde bir nebze destek olmak istedik. Kartal deplasmanı şu ligin demirbaşı olan Karşıyakam sayesinde yıllardır sıklıkla gitmiş olduğum bir deplasman.

21 Şubat 2013 Perşembe

Bütçe Açıklarının Yönetilmesi


Belki yine bazıları tarafından harika giden takımımız varken nedir bu bütçe konusunu açmandaki amaç sorularına maruz kalacağım (kader işte, bu konuları dile getirdiğimden bir kaç hafta sonra şube başkanları basın ile paylaştı bekledikleri tahmini bütçe açıklarını). Problem değil, önemli olan yönetilebilir bir bütçe dengemizin olması ise, biraz da işin proje bacağına değinerek yazayım düşüncelerimi. Bu konuda beni provoke eden (iyi anlamda) değerli An-Ka üyesi arkadaşıma da selam çakarak...

Basketbol özelinde yazmak istiyorum. Zira futboldaki durum olukça karışık, çok da hakim değilim. Voleybolda ise geçtiğimiz sene 1.Lig'e çıkmanın eşiğinden dönen takımın bütçesi neredeyse ikiye katlandı, karşılığında kaynak bulunmadan. Şube başkanının da açıklaması var basından okuduğumuz kadarı ile, 950 binTL'lik bütçeye karşı oyunculara ödenen 170 binTL var. Dün basında çıkan haberleri de okuduk, orda da voleybol sporu için ciddi ölçüde açık ile sezonu kapatacağımız gerçeği var. O branşın dinamiklerini bilmediğimden ahkam kesmek istemem.

Basketbola dönersek. Ne yazık ki belirli bir süredir var olan şubenin bir gerçeğinden bahsetmek istiyorum. Her senenin son ödemelerinin bir sonraki yönetim dönemine kalması gerçeği bu. Belirli bir bütçe kısıtı içersinde karşılaşılabilecek bir konu, sadece bizim yaşadığımızı da düşünmüyorum. Nasıl işliyordu sistem, 2010-2011 sezonu son ödemeleri, Mayıs 2011'de göreve gelen yönetime kalıyordu, sponsor da aynı olduğundan sponsor bacağını da etkileyen bir durum söz konusu değildi, ödemeler 2011-2012 sezonunun sponsorluk gelirleri ile yapılıyordu. Bu ideal bir durum mu ? Kesinlikle hayır...Fakat kulubün gerçeği...

Benim basketbol şube için hesapladığım bütçe açığı 1-1.2 Milyon TL civarındaydı (sonuçta dışında olduğum için tahmin ettiğim bir rakam). Mutlu Altuğ bu rakamı 800 binTL olarak açıkladı ve 350 binTL'lik kısmı için kaynak yarattıklarını da dile getirdi. Açıkcası bu 800 binTL'nin içersinde 2011-2012 sezonundan kalan son ödemelerin dahil olduğunu düşünmüyorum, çünkü öyle olsaydı Hakan Demir'in haciz haberlerini okumuyor olurduk. Yaklaşık 200 binTL civarında olduğunu düşünüyorum geçtiğimiz sezondan kalan borç miktarını. Bu da net bütçe açığını 650 binTL civarına çıkarıyor. Açıkcası bu noktada soru işaretleri var. Mesela, oyuncuların ücretleri gibi. Ama o konuyu bir kenara bırakıyorum ve 650 binTL'nin doğru olduğunu varsayıyorum. 100 binTL de ekstra gider kalemi ekliyorum ve 750 binTL'ye geliyorum. Sezon başındaki sponsorluk gelirimiz 4 Milyon TL idi, 350 binTL de kaynak yaratıldığı açıklandı, bütçe açığının 750 binTL olacağı varsayımı ile yüzdesel anlamda 17%'lik bir açıktan bahsediyoruz. Bu azımsanacak bir oran değil. Not olarak düşeyim bu rakamlara Eurochallenge F4'ünü organize etmek için yatırmamız gereken 250bin Euro civarındaki tutar dahil değil.

Peki bu bütçe açığına karşın neler elde ettik, yani bu paraları harcarken nerelere geldik. Ligde oldukça iyi bir durumdayız. Kupa'da iki sene aradan sonra son 8 takım arasına kaldık fakat daha ileriye gidemedik. Avrupa'da ise ev sahibi avantajını ele geçirerek Son 8 takım arasına adımızı yazdırdık.

Konuyu kısaca konsept boyutuna taşıyorum. Her harcama karşılığında elde edilen bir değer vardır. Eğer bu elde edilen değerler ilerki dönemlerde daha fazla gelir getirecekse, bu harcamalar haklı harcamalardır. Misal, düşen hammadde fiyatlarından faydalanmak için kredi çekip hammadde stoğunu arttırmak. Misal, düşen kredi faizlerinden faydalanmak için, kredi çekip yatırım amaçlı ev, iş yeri satın alınması.

Dönelim konumuzun özeline. Önümüzdeki senelerde bu seneki bütçe açığını finanse edecek gelir elde edebilir miyiz ? Şubenin ana gelir kalemleri nelerdir; oyuncu bonservisleri, bilet satışları, kombine gelirleri, sponsor gelirleri, reklam gelirleri, ürün satışları. Ligde Yarı Final veya Final oynayacak olmamız, bu sene ekstra bilet satışını sağlayacaktır. Satılan ürünlerin oldukça düşük bir kısmı kulübe kalıyor ama maç günleri yapılacak satış miktarını da arttıracaktır. Fakat bu kalemlerin toplamı büyük ihtimalle 150 binTL'nin altında kalır. Oyuncu bonservisinden ne yazık ki eğer yabancı oyuncularımız başka Türk takımlarına gitmezse elde edebileceğimiz bir gelir yok. Son dönemde bizden başka bir Türk takıma gitmesinden dolayı gelir elde ettiğimiz yabancı oyuncular eğer atlamıyorsam Sean Marshall ile (Aliağa'ya kısa süreliğine gittiğinde) ve Leon Williams (Erdemir'e gidince). Kısacası bu işi bu seneye kadar başarı ile yapamadığımız ortada. Gelelim kombine gelirlerine. Bu sene Avrupa'da kupa kazanmamızın net etkisinin en fazla hissedileceği kalem olacaktır kombine satışları. Fakat orda da salon kapasitesi engelimiz var. Değerli kombine kapasitesi (saha içi) belirli ve arttırılamaz. Bu sene 1.000 tribün kombinesi sattığımızı varsayalım, önümizdeki sene bunu ikiye katlasak ve kombine fiyatları da 250 TL olsa, 250 binTL'lik bir ek gelir elde ederiz, elde var 400 binTL, biraz iyimser tahminlerde bulunuyorum farkındayım. En az bir bu kadar da gelir elde etmek için sponsor ve reklam verenlere saldırmamız gerekecek. Henüz daha geçen sene Eurochallenge üzerine Türkiye Kupası ve Şampiyonluk kazanan Beşiktaş, yeni sponsor bulma konusunda oldukça ciddi sıkıntılar yaşadı. Bir bakıma kazandığı 3 kupayı da paraya çeviremedi. Ne yazık ki Eurochallenge'ın marka değeri çok yüksek değil, fakat kazanabileceğimiz bir şampiyonluk ile önümüzdeki sene Eurocup'ta mücadele edeceğiz, işte Eurocup'taki maçlarımızın pazarlamasını çok iyi yapıyor olmamız gerekir. Eğer Eurochallenge'da şampiyonluk gelmezse, önümüzdeki sene ciddi anlamda daha az argüman olacaktır elimizde ve bu da özkaynak kullanımına itecektir şubeyi (önümüzdeki sene alacağımız sponsorluk tutarının geçmiş dönem borçlarını ödemek için kullanmaktan bahsediyorum, bunun sonuçlarının neler olabileceğini tahmin etmek zor değil). Bu paragrafta kullandığım varsayımları açıkça yazayım tekrar, ligde Yarı Final veya Final oynamamız ve Eurochallenge kupasını kazanmamız.

Bu sene yaptığımız harcamaları doğrulamak ve finanse etmek için elimizde sadece Eurochallenge'ın olduğunu düşünüyorum. Ne yazık ki dün Diebler'dan kötü haber geldi ve menüsküs yırtığı olduğunu öğrendik. Şu aşamada yol ayrımındayız, ya mevcut kadroyu tutacağız ve oyunculardan aldığımız verimi arttırmanın yollarını araştıracağız (Ufuk Hoca ve ekibinin bu konuda başarılı olacağını düşünüyorum). Ya da, madem bütçede açık verdik, ilerleyen dönemde bunu finanse etmemizi sağlayacak en önemli argüman Eurochallenge ise, o kupayı almak için ne gerekiyorsa yapacağız ve bir takviye ile yola devam edeceğiz. Riski sevenler ikinci seçeneği, garantici olanlar ise ilk seçeneği tercih edeceklerdir.

Daha önce basketbol şubenin özerkleşmesi üzerine bir yazı yazmıştım. Bu adımın atılabileceğinin sinyallerini vermişti Mutlu Altuğ bir açıklamasında. Bu adımı başarı ile atarsak, gelir bacağında ciddi iyileştirmeler elde ederiz ve o zaman verdiğimiz bütçe açığı da kolayca kapanabilir 1 senede, 2014-2015 sezonundan itibaren de gerçek anlamda büyük hedefleri olan kadrolar kurabiliriz. Kongre'de bu konu mutlaka ele alınmalı. Fakat biraz da çetrefilli olan bu konuyu beklemek yerine, hızlı bir şekilde önümüzdeki senenin pazarlama çalışmalarına kafa patlatılması gerekir. Zira o pazarlama çalışmaları, bu sene yaptığımız harcamaları doğrulamak için elimizde kontrol edebileceğimiz en güçlü silahımız.

İlla ki denk bütçemiz olmalı görüşünü savunmuyorum, savunduğum nokta kesinlikle ama kesinlikle harcadığımız her bir liranın geri dönüşünün olması. Sınırsız kaynaklara sahip değiliz, İstanbul takımlarının 10-15 milyon dolarlık sponsor gelirlerine yaklaşamıyoruz bile. O sebeple harcadığımız her bir lirayı doğrulamamız gerekir. Bu da sadece elde edeceğimiz sportif başarılarla değil, o sportif başarıları gelier dönüştürmekle olur. Bu konuda gerek mevcut yönetimin gerekse de ilk kongrede göreve aday olacak yönetimin sorumluluğu büyüktür. Yönetilebilir bir açık verdiğimiz sürece, ve bu açığı doğrulayabildiğimiz sürece problem yok, ama ne yazık ki bugüne kadar herhangi bir gelir yaratma projesinde sınıfta kalan bir camia olduğumuz için korkularım çok.

Erinç Atilla

20 Şubat 2013 Çarşamba

Ventspils Maçının Kazandırdıkları

Kısa bir yazı yazmak istedim dün akşam ARENA'da aldığımız galibiyet üzerine. Öncelikle koreografi için emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunmak isterim, her ne kadar benim gibi maçı TRT3'ten izlemek durumunda kalanlar doğru düzgün görememiş olsalar da. Verilen mesaj da on numaraydı. Kısa bir not, TRT3 bir ara sesi öyle bir kıstı ki, salondaki atmosferi bilmiyor olsam, orda 50 kişiye maç yapılıyor sanacaktım. Bu konuda yayıncı kuruluşların küfür olmadığı anlarda tribün sesini bu kadar kısmalarını doğru bulmuyorum. Aynı işi ligin yayıncısı LigTV de yapıyor, bence spor tribünle güzel, tribünün sahaya etkisinin çok yüksek olduğu basketbolda tribün sesini tamamen kapatırsanız TV karşısında da insanın zevkini öldürürsünüz.

Gelelim maç için yazmak istediklerime. Caner Topaloğlu savunma direnci olarak önemli bir isimdi ve biz her maç savunma direncini belirli dönemlerde çok yukarıya taşıyarak galibiyetler alan bir takım olduğumuz için eksikliği önemli bir durumdu. Üzerine son oynadığı maçlarda biraz fazla top kullanmasına rağmen, geldiğinden beri net katkı veren Can Maxim Mutaf'ın sakatlığı eklendi. Maç başlarken daralan kısa rotasyonumuz aklımda soru işaretleri doğururken, Dixon'ın oldukça hızlı bir şekilde 3 faule ulaşması ve Diebler'in sakatlanması ile, şu ana kadar sahada fazla kalamayan Serkan Menteşe'nin ciddi dakika aldığına tanık olduk. Açıkçası rakip için de kazanılması gereken bir maç olmasından dolayı, ilk yarıdaki farka rağmen momentumun karşı tarafa geçeceğini düşünmedim değil. Zira üçüncü çeyrekte BK Ventspils kontrolü eline aldı. Fakat tekrar oyuna dönen Dixon'un hücumdaki yaratıcılığı, üçüncü çeyrek boyunca içeriye penetreleri dış adama pas olarak değerlendirmemizin önüne geçen rakibe son darbeyi indirdi ve Final 4 için çok önemli bir galibiyet almış olduk.

Maçın bu şekilde oynanmış olmasının önemine gelince. Bu aşamadan sonra karşımızda kolay takım olmayacak. BK Ventspils de hiç kolay bir takım değildi. Eurochallenge'da Top16, Final 8 seviyesinde tecrübesi olan, zaman zaman Eurocup'ta boy gösterip iyi işler yapan bir takım BK Ventspils. Deplasmanda bu takıma karşı kazanmamız, dönüp kendi evimizde neredeyse yarım rotasyonla galibiyet almamız takımımızın bu seviyedeki maçları ne olursa olsun kazanabileceğimizi gösterdi. Ayrıca dünkü maçta ilk çeyrekte ekstra sayılar bulduk, mesela Soner'in potalı üçlüğü gibi. Oldukça subjektif değerlendirmedir bu "ekstra sayılar" o yüzden yaklaşık 10-12 sayı bulduğumuzu söylüyorum herhangi bir yargıya varmadan. İlk yarıdaki oyuna bakarsak da, bir kaç oyuncumuzun ekstra oynaması sonucu rakibi ezebileceğimizi gördük. Üçüncü çeyrekte ise biraz da eksiklerimizden kaynaklanan bir bocalama yaşadık ve BK Ventspils ortak oldu maça. Ama ne olursa olsun, farkı eritip öne geçmelerine izin vermedik, paniklemedik ve kendi oyunmuzu oynayarak galibiyete uzandık. Bu da oldukça önemli bir deneyim oldu, "kazan ya da evine git" dönemi geldiğinde benzer bir durumla karşılaşsaydık sahada panikleyebilirdik. Şimdi bu tip bir momentum değişiminin galibiyetin önüne geçmesine izin vermediğimiz özgüvenine sahibiz.

Bu kazanımlar benim gözümde galibiyet kadar önemli. Maçlar zorlaştıkça yumuşak liglerde maç yapan takımların, o seviyelere rahat gelen takımların maç içersinde düşüşler yaşadıklarını ve toparlanmalarının zor olduğunu görüyoruz. Gerek ligimizin saha dışı faktörlerle bizim için iyice zorlaşması gerekse de bu tip maçlardaki psikolojik kazanımlarımız "o gün" geldiğinde sahada dik durmamızı kolaylaştıracaktır.

Galibiyette emeği geçen herkese, başta oyuncularımız olmak üzere, teşekkürler. Ve yazımı koreografi ile açmıştım yine koreografi ile bitiriyorum, teşekkürler HayalEt !!!


Erinç Atilla

15 Şubat 2013 Cuma

İstatistiklerle Futbol Vol.IV

PTT 1.Lig'inde ikinci yarının başlaması ve ilk dört maçın geride kalması ile beraber yazı serimize devam edelim.

Elimizdeki kilit bilgiyi tekrar hatırlamak maksadıyla yazıyorum;


6 senenin maç başına ortalama, ilk iki için; 1.89 puan, 1.58 atılan gol, 0.90 yenilen gol...Playoff için; 1.66 puan, 1.38 atılan gol, 1.03 yenilen gol...

Geride bıraktığımız 21 haftada ortalamalarımız 1.52 puan, 1.10 atılan gol, 1.10 yenilen gol. Son 4 haftaya baktığımızda ise bu rakamların 1.75 puan, 0.75 atılan gol, 0.50 yenilen gol olduğunu görebiliyoruz.


Son 4 haftayı analiz ettiğimizde neredeyse sıfırdan kurulan bir takım olmamıza rağmen savunma anlamında sıkıntı yaşamadığımız görülüyor. Bu performansımızı sezon sonuna kadar korumamız playoff yolunda bizim için en kritik konu olacaktır. Hücum üretkenliğimizde sezon başından beri sıkıntı yaşıyorduk, o konuda herhangi bir gelişme kaydemediğimiz ortada.

Kulüp olarak yaşadığımız maddi sıkıntıları göz önüne alırsak, playoff'un bile aslında hedefimiz olmadığını konuşmamız gerekirken, futbolcularımız (sezon başından beri bizimle olanlar, devre arasında gidenler, yeni gelenler) sahada ellerinden geleni yaparak takımımızı en iyi şekilde temsil etmeye çabalıyorlar. Bunun sonucunda da dönem dönem ilk iki dönem dönem ilk altı içersinde yer alıyoruz. Bu sebeple ana hedefimizin playoff takımları arasında yer almak olduğunu düşünürsek, savunmadaki direncimizi zorlu deplasmanlarda, güçlü ekiplere karşı da sürdürürsek bu hedefimize ulaşabileceğimizi düşünüyorum.

Önümüzdeki ay, yazı serisinin yeni bölümünde daha pozitif bir tabloyu sunmak dileğiyle...

Erinç Atilla

ÜST TARAFA DÖN