Aslında kendi adıma riskli bir konu bu. Daha önceki senelerde elde
edilen başarıları yazdıktan sonra, sadece bağcıyı dövelim düşüncesinde olan
insanlardan kişisel saldırılara maruz kalmış, ciddi ithamlarda bulunulmuştu. Hoş,
onlar hala daha akılları sıra o yazılar sebebi ile laf sokmaya çalışarak kendi çapsızlıklarını
ve okuduklarını anlama kabiliyetlerinin olmadığını kanıtlarken ben sadece
gülüyorum ama bilincindeyim ki önümüzdeki dönemde de bu yazdığım yazı sebebi
ile benzer ithamlara maruz kalabilirim. Dünyada o kadar çok ipe sapa gelmez
adam varken bir kısmının bana denk gelmesi normal olmalı herhalde…
Konumuza gelelim. Kulübün idari anlamda çalkantılı geçirdiği döneme
inat, basketbol şube biraz da maddi kaynak sıkıntısı çekmemesi sebebi ile bu
dalgalı denizde tam yol hedefe doğru gidiyor. Kulaktan kulağa dolaşan 1-1.5 Milyon TL açık ile kapatacağız yılı
söylemlerini bir kenara bırakıyorum bu yazı özelinde, sadece sahayı konuşalım.
2 senedir gruplarından çıkamadığımız Türkiye Kupası’nda, yeni bir takım
olmamıza rağmen sadece 1 mağlubiyet alarak son 8 takım arasında kaldık ve açıkçası
bu heyecanı özlemişim, şimdi önümüzde yarı final için tek engel, savunma
anlamında ne yaptığını bilmeyen bir Fenerbahçe Ülker. Maçların Eskişehir’de
oynanacak olması da, “çıkartma” ihtimali için avantajlı bir konu.
Avrupa’da ilk gruptan oldukça rahat bir şekilde çıktık. Aldığımız tek
mağlubiyet, deplasmanda KRKA’ya karşı idi, Son 8 takıma kaldığımız sezonda ilk
grupta 2 mağlubiyet almıştık. Top16 grubumuz kolay bir grup değil, daha önce de
ele aldığım gibi saha dışı faktörleri özellikle yorucu. Ama bu akşam başlayacak
olan maceramızda gerek Ufuk Hoca’nın gerekse de takımın güveninin yüksek
olduğu, hafta sonu oynanan TED Kolej maçında çok net görülüyordu. Avrupa’da daha önce erişmediğimiz seviyelere
erişme ihtimalimiz iyi bir Top16 performansı sonrasında oldukça yüksek.
Ve gelelim TBL’ye. 15 maç tamamlandığında ligin dördüncü sırasındayız.
En son ne zaman ligde dördüncülük koltuğundaydık veya daha iyi bir pozisyondaydık
baktığımızda, 2009-2010 sezonuna geri gitmemiz gerekiyor. Sezonun açılış
maçında Bornova Belediye’yi yenerek ikincilikle başlamıştık sezona, daha sonra
üçüncü haftada aldığımız Kepez Belediye galibiyeti ile üçüncülük, akabinde
deplasmanda Fenerbahçe Ülker’i yenerek tekrar ikincilik yaşamış, ARENA’da
mağlup olduğumuz Galatasaray Cafe Crown maçından sonra dördüncü bitirmiştik
haftayı, takvimler 28 Kasım 2009 idi. Ondan sonra o sezon gördüğümüz en yüksek
sıralama beşincilik olmuştu. 3 yıllık bir dönemden bahsediyoruz takım olarak
bulunmadığımız sıralamalara geri dönmek için.
Şu ana kadar oynadığımız 15 maçta 12 galibiyet aldık, bu 80% gibi
oldukça yüksek bir galibiyet oranına denk gelir, hatırlatayım 26 yıllık
ortalamamız 47%. Bir sezonun sadece ilk yarısına bakarken, fikstür faktörü de
devreye giriyor, mesela bu sene ligin bütçe anlamında büyük abilerinden sadece
Anadolu Efes ile deplasmanda oynadık ilk yarı itibariyle. O sebeple rakamsal
karşılaştırma çok doğru bir sonuca götürmez bizi fakat yine de belirtmem
gerekir ki, 86-87 sezonundan geçtiğimiz sezon sonuna kadar bakarsak, 26 senelik
ilk yarı performansımız sadece 49% galibiyet oranı. Hakan Demir’li yıllarda bu
oran 60%. Bu sene elde ettiğimiz 80%’lik galibiyet oranına en yakın seneler ise
77% ile 98-99 sezonu ve 73% ile 86-87 sezonu. Dediğim gibi fikstür faktörü de
olduğundan net bir karşılaştırma yapmak doğru olmaz fakat oldukça yüksek bir
galibiyet yüzdesi ile oynadığımızın da altını çizmek gerekir.
Sene başına hızlı bir geri dönüş yaparsak, Ufuk Sarıca hakkında soru
işaretlerim olduğunu söylemiştim. Bu soru işaretleri koç olarak bize
katabileceklerinden emin olmamam üzerineydi, fakat genç jenerasyondan bir koç
olması sebebi ile Türk basketbolu adına ikinci bir şansı hak ettiğini ifade
etmiştim. Açıkçası ilk yarı performansımızı değerlendirdiğimizde, Ufuk Hoca’nın
bu şansı çok çok iyi kullandığını söyleyebilirim. Oluşturduğu takım, bu takımın
sergilediği basketbol ve aldığı sonuçlar kolay kolay eleştirilecek konu
bırakmıyor bizlere. Sadece değinilebilecek bir konu olarak altyapı
oyuncularımız Onur Çalban ve Onur Kentli’nin, Serkan Menteşe’yi (son birkaç maçtır
kadroda da yok kendisi) ve Mert Celep’i (çok genç bir oyuncu) dışarda
bırakıyorum, geçen sene aldığı sürelerden çok da farklı süreler almamış olması,
sene başında yapılan altyapıya önem veren açıklamalarla paralel durmuyor. Fakat
maçların daha sertleştiği ikinci yarıda, rotasyon için kendilerine daha çok
süre verileceğine inanıyorum.
Özetleyecek olursak, gerek basketbol şube yönetimi, gerekse de teknik
kadro ve oyuncular, sahadaki performansları ile kendi özerkliklerini ilan etmiş
durumdalar. Tarihimizdeki en iyi ilk yarı performansına tanık olduk ve bunu tek
kulvarda değil, Türkiye Kupası, Eurochallenge ve TBL gibi zorlu 3 kulvarda
yerine getirdik. Bunda en büyük pay tabi ki oyuncularımızın ve ardından Ufuk
Hoca ile ekibinin. İnanıyorum ki bu performansı lig sonuna kadar sürdürmek için
ellerinden gelenden fazlasını yapacaklar, yönetimsel anlamda yaşanan
sıkıntılarla gerilen, üzülen, kahrolan camianın ve taraftarın yüzünün gülmesini
sağlayacaklar. Dediğim gibi, sergiledikleri performans ile kendi özerkliklerini
ilan eden bu şubeye neden yapılacak ilk kongre ile resmi özerklik tanımayalım
??
Bir kez daha sergiledikleri bu performans için başta oyuncularımıza ve
Ufuk Hoca ile ekibine olmak üzere, şube yönetimine kendi adıma teşekkürlerimi
sunuyorum. Bu akşam başlayacağımız Top16 serüvenimizde sonsuz başarılar…
Erinç Atilla
P.S. Yazıyı kontrol ederken açıklanan bilgilere göre, TBL All-Star’da
Türk Yıldızlar kadrosunun koçu Ufuk Sarıca seçilmiş. Ayrıca Bobby Dixon ile
Alade Aminu Yabancı Yıldızlar kadrosunda yer alacak ve Jon Diebler 3’lük
yarışmasında boy gösterecek. All-Star hafta sonunda Karşıyaka’mızı temsil
edecek oyuncularımıza ve koçumuza bol şans.