19 Temmuz 2019 Cuma

Afrikalılar, Hayaller ve Futbol

Hepimizin hayalleri vardır. Hayal kurmadan olmaz. Yaş aldıkça o hayaller azalır ama her daim içimizde saklıdırlar. İşte bu da İstanbul'da yaşayan Afrikalıların hayali. Bir şekilde ülkemize göçmen olarak gelip yaşamlarını burada, aramızda sürdüren Afrikalıların hayali.

Bu yıl 15.'si düzenlenen bir turnuvadan bahsedeceğim. Dile kolay 15. kez düzenliyorlar. Bu bile yabancı bir memlekette takdir edilesi bir çaba. Sadece Afrikalıların turnuvası. Hepsi ülkeleri için ter döküyor. Milli formalarını sırtlarına geçirseler bile tek fark İstanbul'da ve Türkiye'nin diğer şehirlerinde yaşayan Afrikalılardan oluşan, amatör ruhla toplanmış milli takımlar olarak adlandırabiliriz. Hedefleri bir Drogba, Appiah, Diagne olmak olabilir ama kaçı o noktalara gelecek zamanla göreceğiz.

Önceki yıllarda Feriköy stadında olurdu diye hatırlıyorum. İstanbul'da birkaç stadda düzenlendikten sonra bu yılki adresleri Kağıthane'deki Hasbahçe Stadı. 4 grupta 16 takımdan oluşan bir tunuva ve 16 Haziran Pazar günü başladı.

Grupları merak edenler için takımları yazarsak eğer;

A Grubu: Nijerya, Gambiya, Mali, Seyşeller 
B Grubu: Gana, Burkina Faso, Somali, Gabon
C Grubu: Kamerun, Sierra Leone, Zambiya, Gine
D Grubu: Fildişi Sahili, Senegal, Nijer, Kongo



İletişim çağındayız ama internette maalesef bu turnuvaya ait bilgi çok az. Kendilerine ait bir twitter hesabı var ama güncel bilgi bulmak imkansıza yakın. Afrikalılar Derneği turnuvayı düzenliyor. Kayıtlı futbolcular harici biri kadroda olunca para cezası bile var. 2. kez aynı oyuncuyu bir maçta oynattıklarında ise direkt o maçtan atma kuralını bile hayata geçirebiliyorlar. Zambiya-Seyşeller yarı finalinde Seyşeller bahsettiğim kural ihlalinden dolayı maçı hükmen kaybetti ve elendi ve Zambiya finalde Senegal'in rakibi oldu. İmkansızlıklar bir yana ama bir yandan da kurallar sert bir şekilde uygulanıyor. Videoda Seyşelli futbolcuları turnuva komitesi ile tartışırken görüyoruz.
             


Kağıthane'nin içine doğru ilerlerken taksiyle giden siyahileri, dolmuşla geleni derken her kesimden insanı gördüm. Aslında hepsinin burdaki hayatı birer hikaye. Sadece futbolcu olmak hayaliyle geleni, Avrupaya gidemeyip Türkiye'de sıkışıp kalanı, Türklerle evli olan Afrikalılar derken her profilden Afrikalı var. Tabii ki çoğu göçmen olduğu için zor şartlarda atölyelerde çalışan çok kişi var ama hangi şartta olursa olsun en büyük özellikleri yüzlerindeki o gülümseme ve futbolun rekabetinin getirdiği coşkuyla birleşince tribünde onlar için eğlence sona ermiyor.

Tabii biraz da sahadaki futboldan bahsedelim. 2 ½ maç izledim diyebilirim. Turnuvada daha çok maç takip eden arkadaşlar da aynı şeyi söyledi. Öyle  harika futbol beklerseniz, sıkılıp kaçabilirsiniz. Amatör kulüplerde kendini göstermeye çalışanlardan kurulu takımlar, tabii hepsi de sadece futbolcu değil. Bizim haftada bir halı sahada oynayan halimizdeki oyuncular illa mevcut. Bu takımların maçları televizyondan izlediğimiz Şampiyonlar Ligi maçlarına benzemez. Ben Karşıyakalıyım. Sonuçta kötü futbola bağışıklık kazanmış bir takımın taraftarı olduğum için bana maçlar gayet normal geldi. Arada harika gollere denk gelebiliyorsunuz. Pırpır oyuncular diğerleri arasından sıyrılıyor. Merak ettiğim acaba en azından İstanbul'daki kulüplerin hiçbir hocası bu maçları izledi mi? Bir gün belki okuruz İstanbul'daki Afrikalılar turnuvasında oynayan x oyuncu büyük bir yıldız oldu diye. Arada videodaki gibi güzel frikik golleri atanları çıkıyor. 




Yiyecek satıcısı da Ganalı. Hatta tribünlerimizde görmeye alışık olmadığımız şıklıkta bir gün takım elbiseyle satış yapıyordu. 



Hala turnuva bitmedi. 20 Temmuz cumartesi günü saat 16.00'da Nijerya ile Seyşeller arasında 3.'lük maçı oynanacak. Tabii Seyşeller yine diskalifiye edilmezse o maçı izleyebilirsiniz. 21 Temmuz pazar günü saat 16.00'da ise final maçı var. Senegal ile Zambiya bu yılın şampiyonu olabilmek için sahaya çıkacaklar.

Hafif gerginlikler olsa bile gol sevinçlerinde böyle kutlamaları 3.'lük ve şampiyonluk maçlarında göreceğinize garanti verebilirim. Unutmadan pasolig denilen illetin istenmediği, herkese açık bir turnuva.












12 Şubat 2016 Cuma

İhtiyatlı Olmalı

Belki de mesleki deformasyondur, her durumda ihtiyatlı davranma isteğim...Fakat özellikle rahat alınan galibiyetlerden sonra "biz olduk" "şampiyonuz" ve benzeri havalara tribün ve camia olarak oldukça erken girdiğimiz de bilinen bir gerçek...Hoş negatif durumlarda da bu geçerli aslında, tek galibiyetle şampiyonluk kovalayan (!), tek mağlubiyetle küme düşen (!) bir takımın taraftarıyız...

Basketbol takımımızın son dönem performansında ciddi bir iyileşme var...Sahada ne yaptığını çok daha fazla bilen bir ekip izliyoruz bir süredir...Bracey Wright, soru işareti ile baktığım bir transferdi, fakat çok net katkılar veriyor...Geçtiğimiz hafta sergilediği profesyonellik ise, çoğumuzun sergileyemeyeceği düzeyde...Lazeric Jones, ismini ilk duyduğumdan beri merakla beklediğim ve umutlandıran bir isim benim için. Tek korkum, bize gelene kadar NBA kontratı bekleme sevdasının sene sonunda da tekrarlanma ihtimali...Oyun kurucu pozisyonunda çok fazla değişikliklere gidilmesi taraftarı değilim...Koçun sahadaki beyni olma görevi, teknik kapasite ve kabiliyetin çok daha ötesinde mental bir güç ve çok iyi bir uyum gerektiriyor, o sebeple bu özelliklere sahip bir oyuncu her transfer döneminde bulunamayabilir (bknz.Joe Ragland).

Son dönemde iyileşen performansımıza biraz dikkatli bakınca, şampiyonluk havasına girmek için henüz erken olduğunu düşünüyorum...Bir defa şunu not alalım, bizim takımımız Euroleague'de mücadele etmek için kuruldu, ve bu mücadelede iki hedef maçı kaybederek (ARENA'daki Zalgris Kaunas ve Panathinaikos maçları) bu amacımızdan uzaklaştık. Bir alt seviye olan Eurocup'ta Top16'da bulunmamız zaten beklenmeli, son iki sezonda Euroleague'den elenen takımların Top16'da olma durumu 56%'lik bir gerçekleşme. Peki Top16'ya nasıl kaldık diye bakarsak, farklı kazandığımız Trabzonspor ve Reggio Emilia maçları sayesinde Top16'ya attık kendimizi. Trabzonspor maçında, rakibin en önemli oyuncusu Dwight Hardy'nin maçın başında sakatlanması (Eurocup ortalaması 31.5 dakika, 14.8 sayı ve 3.3 asist, takımının sahada en fazla kalan oyuncusu, en skoreri ve en iyi ikinci asist yapan oyuncusu) ve sadece 3 dakika oynaması, rakibin maç içerisinde bu soruna bir çözüm bulamaması maçın bizim açımızdan rahat geçmesini sağlamıştı. Bu arada aynı Trabzonspor'un ligimizde 17 maça 7 galibiyetle 12.sırada kendisine yer bulabildiğini de hatırlatayım.

Bu hafta oynadığımız Reggio Emilia maçında ise, rakip 9 kişi ile İzmir'e geldi, 8 kişi parkeye çıktı, çift haneli süre alan oyuncu sayısı 6. Ahmet Kandemir'li kadromuz ve öncesine oldukça benzeyen bir yapı. Bize karşı sahaya çıkan 8 oyuncunun, bizim maçımız dahil Eurocup ortalama süresi 16.2 dakika. Bizim maçımızı çıkartırsak bu rakam daha da düşük çıkacaktır. Rakipte olmayan oyuncular, Aradori, Lavrinovic, Veremenko, Kaukenas ve Stefano Gentile idi. Bu 5 oyuncunun ortalamaları şu şekilde, 21.7 dakika, 9.8 sayı, 2.9 rebound ve 1.9 asist. İtalya Ligi'nde lider durumda bulunan Reggio Emilia, bu sakatlarla uzun süre o pozisyonunu koruyamayacak gibi duruyor.

Sezon ortasına doğru ritm tuttuğumuz doğru, motivasyon ve mental güç açısından farklı kazanılan maçların önemi de çok büyük, aynı şekilde alınan seri galibiyetlerin de. Lig'de 4 maçtır yenilmiyoruz ve büyük ihtimalle seri 6 maça kadar uzayacak rahatlıkla. Bu seride yendiğimiz takımlara baktığımızda; ligde ilk senesini geçiren playoff potasındaki Büyükçekmece Basket, küme düşme potasındaki Yeşil Giresun, ligin açılış maçında deplasmanda farklı yendiğimiz şu anda playoff'un dışında kalmış Beşiktaş, küme düşme potasındaki Türk Telekom. Bu hafta lig sonuncusu İstanbul BŞB'yi ARENA'da ağırlıyoruz, akabinde sakatlıktan dönen Hardy'nin eline bakan playoff dışında kalmış Trabzonspor'a gidiyoruz.

Evet, takım ritm buluyor ve yüzler tekrar gülüyor (bence çok önemli). Gerçek anlamda "takım" olma yolunda bazı adımların atılmış olduğu da tribünden belli oluyor. Reggio Emilia maçındaki bilet fiyatları ile taraftara da göz kırpıldı (sanırım Barcelona ve Panathinaikos maçlarından sonraki en iyi taraftardı ARENA'daki) ve umarım Galatasaray eşleşmesinde de benzer bir yaklaşım benimsenir. Fakat ritmimizi bulurken biraz şanslıydık (Eurocup maçları) ve fikstür de bizim yanımızdaydı (lig maçları). O sebeple mücadele anlamında sahada bir kademe daha fazlasını görmemiz gerekiyor, Reggio Emilia maçında farkı kapatmışlardı. Girişte dediğim gibi belki mesleki deformasyon sebebi ile biraz fazla ihtiyatlı davranıyorumdur. Fakat genel anlamda ayaklarımızın yere biraz daha fazla basması daha doğru olacaktır görüşündeyim.


Erinç Atilla

29 Ocak 2016 Cuma

İki Tarih

27 Kasım 2015...Joe Ragland'ın formamızla son defa parkeye çıktığı tarih...
27 Ocak 2016...Lazeric Jones'un formamızla ilk defa parkeye çıktığı tarih...

Bu iki tarih arasında oynadığımız 8 lig maçında 4 mağlubiyet, 3 Euroleague maçında 2 mağlubiyet, 3 Eurocup maçında 2 mağlubiyet alarak, toplamda 14 maçta 6 mağlubiyet aldık...

Avrupa maçlarını kenara bırakalım, lig ortalamamız bu dönemde 50% galibiyet yüzdesi...86-87 sezonundan sonra şampiyon olduğumuz 2014-2015 sezonu dahil 28 senelik ortalamamıza eşit...50%'in altındaki son senemiz 2008-2009 sezonu...


Erinç Atilla

30 Aralık 2015 Çarşamba

Kongre Yorumları

Öncelikle şunu söyleyeyim, dün yapılan kongreye sadece havayı koklamak ve görüşemediğim arkadaşlarımla görüşmek maksadıyla gittim. Oy kullanma gibi bir düşüncem yoktu, ve kullanmadım da. Gözlemlediğim kadarı ile, 6 sandık olması, oy verme işlemlerinin hızlı olmasını sağlamış. Daha önceki kongrelerde gece geç saatlere kadar başlayamıyorduk oy vermeye, burda aynı saatlerde sandıklar kapanmıştı bile. Daha dostane ve daha düzenli bir kongre oldu kesinlikle. Bu yönde adımlar atmış olmamız sevindirici, umarım kongre sürecimizin iyileşmesi devam eder.

Gelelim sonuçlara;

Sandık 1
Fatih Diniz:52
Mutlu Altuğ:50

Sandık 2
Fatih Diniz:53
Mutlu Altuğ:43

Sandık 3
Fatih Diniz:47
Mutlu Altuğ:35

Sandık 4
Fatih Diniz:82
Mutlu Altuğ:56

Sandık 5
Fatih Diniz:66
Mutlu Altuğ:75

Sandık 6
Fatih Diniz:62
Mutlu Altuğ:97

Şimdi bu sonuçların bana söyledikleri başlıklar şu şekilde;


  • Son bir kaç seçimdir çıkartılan "xxx adet çakma oy var" söylentisi tamamen çökmüştür, bu seçim için konuşulan rakam 400 blok oy yaratıldığı yönündeydi Mutlu Altuğ için, toplam geçerli oy rakamı 718, önceki seçimlerle paralel.
  • Son iki sandığın daha sonradan üye yapılan kişilerden oluştuğu ve bu kişilerin ağır bir şekilde Mutlu Altuğ için oy verdiği açık. Tribünde ve daha önceki seçimlerde görmediğimiz bu insanların kimlerin referansı ile üye yapıldığı araştırılmalı ve açıklanmalı. Açıkçası hiç bir şekilde "blok oy yaratımına" imkan verilmemesi gerekir, ve elbet kongre üye sayısının arttırılması da hedeflerimiz arasında. Birbiriyle çakışan bu iki durum için gerekli birimlerin (Divan Kurulu mudur, Sicil Kurulu mudur bilmiyorum) insitayif alması gerekiyor.
  • 3 ve 4 numaralı sandıklarda Taraftar Derneği'nden üyelerin çok olduğunu biliyoruz. Taraftar, daha önceki açıklamalarında olduğu gibi açık bir şekilde Fatih Diniz'i desteklemiştir.
  • Daha eski üyelerin olduğu ilk iki sandıkta ise, daha önce 2 seçim kaybetmiş Mutlu Altuğ'un, çok uzun süreler görev almış, iki dönem başkanlık yapmış Fatih Diniz'in çok arkasında yer almamış olması, Fatih Diniz için iyi analiz edilmesi gereken bir gerçek. Başkan adayları konuşma yaparken orada değildim fakat bu sonuçların bir sebebi listesindeki isimler olabilirken (Galatasaray tribününden fotoğraf koyan birisinin bizim yönetim kurulumuzda ne işi olabilir), söylemleri ve ortaya koyduğu kısa vadeli hedefleri de olabilir, Demek ki camianın eskileri, bunları çok beğenmemiş ki, nispeten ortada bir duruş sergilemişler.


Dün akşam twitter hesabımdan yazdığım hızlı yorumda, geçerli oy rakamının 800 civarında olması durumunda farkın 50'den az olacağını yazmıştım ve Taraftar Derneği'nin üyeleri ile dışardan üye olanların farkının sonucu etkileyeceğini. Bu iki yorumum da kendisini kanıtlamış oldu.

Bir sonraki kongreye kadar kritik bir viraj var; futbol takımının ligde kalması, kaynak yaratan Erdal Acar ile bağların güçlendirilmesi ve resmi bir zemine dayalı ilişki oluşturulması, başta stad olmak üzere tesisleşme, basketbol takımı için takviye yapılması adına kaynak bulunması ve en az bunların toplamı kadar önemli olan camiadaki bölünmüşlüğün ortadan kaldırılması. Son 10 yılda ne yazık ki ülke olarak çok kutuplaştık. Yaşadığımız ülkenin bir parçası olarak da bunu camia içerisinde, uzun aradan sonra yapılan ilk alternatifli seçim olan Cihan Büyükoral ile Azat Yeşil'in yarıştığı seçimden beri yaşıyoruz. Bir gün öncesine kadar birbirine saygı duyan insanlar, birbirlerinden nefret eder oldu, birbirlerinin arkasından konuşur oldu, birbirlerini görmezden gelir oldu...Biz düşündüğümüzün aksine çok geniş bir camia değiliz, bizbizeyiz...O sebeple kırgınlıkların ve bölünmüşlüklerin son bulması, "saha dışı" faktörü olarak kulubümüz için çok önemli olacaktır...Bu iş için Fatih Diniz benim gözlemlediğim en doğru isimdir, ve hiç da sakin olmayacak olan ajandasında umarım zaman ve kaynak ayırabiliyor olur bu konuya...

Seçilen yönetim ekibine sonsuz başarılar...


Erinç Atilla

19 Aralık 2015 Cumartesi

Hayallerimiz Vardı...

Elbet bahsedeceğim, Ufuk Hoca sayesinde yaşadığımız hayallerimiz değil...Biraz daha makro boyutta...

Bugün 19.12, Dünya Karşıyakalılar Günü...Belki daha coşkulu bir yazı yazmak gerekirdi fakat, hazır kongreye de gidiyorken biraz daha gerçekçi yazmak istedim...

Linkteki yazıyı dikkatli okuyun...Yazının tarihi 5 Ocak 2012...Son maçta kümede kaldığımız sezonun ortası...Yazının ana konusu, Selçuk Yaşar'ın 2004 yılında dönemin kulüp başkanı Levent Aziz Güngil'e verdiği "Karşıyaka...Yıl 2012...Süper Spor Kulünü" başlıklı çalışma...Bir bakıma vizyon paylaşımı...Neler yazmış Selçuk Yaşar o belgede;

  • 10 branşta faaliyet.- 2012'de de yoktu, bugün de yok
  • En az 3 branşta şampiyonluluğa oynanması. - 2012'de yoktu, bugün elimizde sadece basketbol takımımız var
  • Çiğli Selçuk Yaşar Kampüsü. - 2012'de de yoktu, bugün de yok
  • Yamanlar Futbol Kampüsü. - 2012'de de yoktu, bugün de yok
  • Marina ve Yelken Tesisleri. - 2012'de de yoktu, bugün de yok
  • Bostanlı Plajları. - 2012'de de yoktu, bugün de yok
  • Lokal ve Tenis Tesisleri. - 2012'de de yoktu, bugün de yok
  • Bostanlı Yüzme Havuzu. - 2012'de de yoktu, bugün de yok
  • Mavişehirde’de 20 bin kişilik stat. - 2012'de de yoktu, bugün de yok
  • Mavişehir’de 5 bin kişilik salon.- Universiade ve Ahmet Priştina sağolsun var.
  • Yalı Tesisleri’nin tapusunun alınması. - Tapuyu geçtim, tesisler yıkıldı, stad olduktan sonraki hukuki durum muallakta.
  • KSK Tv. - Bu isme sahip facebook hesabı dışında bir şey yok.
  • Borsada halka arz. - 2012'de de yoktu, bugün de yok
  • KSK Heykeli. - 2012'de de yoktu, bugün de yok, ama Cevat Durak sağolsun pelikanlar var.
  • Ülke çapında mağazalar. - Kısmen var diyebiliriz, online satış yapan KSK Store mevcut.
  • Asım Ligleri’nin başlatılması. 2012'de de yoktu, bugün de yok


Kısacası TÜSİAD'ın kurucularından, ülkemizin önemli işadamlarından Selçuk Yaşar'ın 2004'te koyduğu vizyon hedeflerinden, 2012'de de sınıfta kalmıştık, 2015'te de değişen bir şey yok...Bu istikrarda(!) emeği geçenlere teşekkürler...Bakalım önümüzdeki 11 seneyi, 2004'te konuşulanların kaç tanesini hayata geçirerek yaşayacağız...


Erinç Atilla

ÜST TARAFA DÖN