25 Mart 2013 Pazartesi

Ufuk Sarıca Röportajı

Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği Dergisi, Şubat 2013 sayısı için koçumuz Ufuk Sarıca ile yapılan röportajı aşağıda bulabilirsiniz Röportajı yapan ve paylaşan renkdaşım Can Uluğtekin'e teşekkürler...

Bu İş Para İçin Yapılmaz
Can Uluğtekin ‘05
Fotoğraflar: M. Engin Doğan ‘04

Türk basketbolunda bir döneme damgasını vuran efsane kadronun en önemli isimlerinden Pınar Karşıyaka koçu Ufuk Sarıca ile Türk basketbolu üzerine keyifli bir sohbet gercekleştirdik.

Öncelikle kısaca oyunculuk ve oyunculuk sonrası kariyerinizden başlayalım isterseniz.

23 Mart 2013 Cumartesi

Taziye

Haftasonuna iki kötü haber ile başladık.

Uzun yıllar basketbol altyapı'da göre almış, en son, Şubat'ta iptal edilen kongrede alternatif başkan adayı olarak adı geçen Fatih Diniz'in teyzesi vefat etmiştir.

Bu sene hepimizi gururlandıran, oldukça başarılı giden basketbol şubemizin mimarlarından, başkanı Mutlu Altuğ'un amcası vefat etmiştir.

Hem Fatih Diniz'e hem de Mutlu Altuğ'a en içten duygularımızla baş sağlığı diliyoruz...

22 Mart 2013 Cuma

Rakibimizi Tanıyalım – Yarı Final Baskısı


Daha önce farklı seviyelerdeki rakiplerimiz için yaptığım bu analizi ilk defa bu seviyede, Avrupa’da Yarı Final seviyesinde yapıyor olmanın haklı gururu içerisindeyim. Bir kez daha bu gurur yaşatan başta oyuncularımız ve Ufuk Sarıca olmak üzere, teknik heyetimize ve şube yöneticilerimize sonsuz teşekkürler…

Bu satırları yazarken henüz organizasyonun nerede düzenleneceği belli değildi. Umarım bu konuda olumlu bir haber alırız ve organizasyon evimizde düzenlenir. Bunun için gerekli başvuruları tamamladık. Başta yerel medyanın da bu sese kulak vermesi, bu başarıyı kabul etmesi ve bize destek olması gerekiyor. Ayrıca yerel oluşumlar, İZTO, EBSO ve İZKA gibi, EXPO 2020 öncesinde bu tip bir organizasyonun İzmir’de düzenlenmesinin önemli bir prestij ve EXPO 2020 adaylığı sürecinde rakiplerimizde olmayan bir avantaj olduğunu görmeli ve ona göre davranmalı.

20 Mart 2013 Çarşamba

Oldukça Başarılı

Sezon başında yazdığım yazıda açıkça belirtmişim;

"...daha önceki senelerde olduğu gibi ben bu senenin başarıkriterini de Avrupa olarak koyuyorum, daha adil bir yarışma ortamı sunmasından dolayı. Avrupa’da geçen sene Top16’dan yukarıya çıkamamıştık, bu sene bunu ileri taşıyarak daha önce ulaştığımız Son8 seviyesine erişmemiz gerekiyor. Bu benim için Ufuk Sarıca’nın ilk senesinde başarı için yeterli olacaktır (Lig’e ilave olarak Kupa’da da mücadele ettiğimizi düşünürsek, Eurochallenge’da Son8 yapıp St.Petersburg’a elenirken, sadece Lig’de mücadele ediyorduk). Bu seviyenin üstünü her türlü “oldukça başarılı” bir sezon olarak adlandırırım."

Dün akşam Eurochallenge'ın bana göre en güçlü 3 takımından bir tanesini eleyerek Final 4'a kaldık. Bu da benim için bu sezonu "oldukça başarılı" kılan bir sonuç. Bunu sağlayan başta oyuncularımız olmak üzere, Ufuk Sarıca ve teknik heyete, en nihayetinde de şube yönetimine ve emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler. Şu aşamadan sonra tek hedefimiz kupa olacak, ama alacağımız sonuçlar benim gözümde bu sezonun yanına eklenecek sıfatı asla değiştirmeyecek.

Final 4 organizasyonu için rakibimiz EWE Baskets ile çekişeceğimizi düşünüyorum, Samara ulaşım olarak çok ters bir yerde, Gravelines ise cazibe merkezi değil. Ayrıca geçen sene Euroleague Final 4 organizasyonunun İstanbul'da olmasından dolayı, Eurochallenge'da Final 4'a kalan Beşiktaş Milangaz'a rağmen vermemişlerdi organizasyonu, bu da elimizi güçlendiren bir başka etken. Dün akşam TBF başkanı ile FIBA yetkilisinin ARENA'da olması (Almanya'daki maçta değil) bir başka pozitif etken. Şu aşamada artık yerel medya yerelliğini göstermeli, yerel kuruluşlar taşın altına elini sokmalı (İZTO, EBSO, İZKA gibi) ve bu organizasyonu İzmir'e aldırmalıyız.

Bu süreçte yönetimden de küçük bir ricam olacak. 25 TL ve 20 TL gibi yüksek ücretlere rağmen ARENA'yı cehenneme çeviren taraftara (Ufuk Sarıca'nın her maç sonunda teşekkür ettiği ve övdüğü) bir jest olarak kalan lig maçlarında düşük bilet fiyatı politikası uygulamasını rica ediyorum. Genelde düşük bilet fiyatı politikasının kulubümüzün dinamiklerini değerlendirdiğimizde doğru olmadığını savunan birisi olarak, bu ekstra sezonda, üzerine düşeni fazlası ile yerine getiren taraftarın bu jesti hak ettiğini düşünüyorum.

Şimdi galibiyetin tadını çıkarmaya devam edelim...Yakında rakibimiz EWE Baskets analizini hazırlarım...O zamana kadar rakipler hakkında genel bir bilgi için daha önce yazdığım yazıya başvurabilirsiniz.

11 Mart 2013 Pazartesi

İstatistiklerle Futbol Vol.V



Bu konuyla ilgili son yazıyı umut dolu bitirmiştim, fakat ne yazık ki son 4 maçımızdaki performansımız bizi playoff hedefinden uzaklaştıran bir performans oldu.

İlk yarıyı maç başına 1.47 puan, 1.18 atılan gol ve 1.24 yenilen gol ile kapadıktan sonra, ikinci yarının ilk dört maçında maç başına istatistiklerimiz; 1.75 puan, 0.75 atılan gol, 0.50 yenilen gol olmuştu. Devamında oynadığımız 4 maçta ise istatistiklerimiz şu şekilde oluştu; 1.25 puan, 1 atılan gol, 0.75 gol.

Bu performans düşüşü sonrasında kalan maçlarda yaklaşık olarak ilk iki için her maç galibiyet almamız gerekecek, playoff içinse maç başına 2 puan almamız...

Bitirirken 6 senelik ortalamaları tekrar yazayım; ilk iki için; 1.89 puan, 1.58 atılan gol, 0.90 yenilen gol...Playoff için; 1.66 puan, 1.38 atılan gol, 1.03 yenilen gol...

 

Erinç Atilla

9 Mart 2013 Cumartesi

İzmir Derbisine Dokunma !!! Önce Vatan

Ülkemizde demokrasinin sadece terör konularında ve yandaşlık konularında düzenli olarak çalıştığı hissine kapılanlardan mısınız ? Hani bir konuda muhalefet edince tahammülsüzlüğün had safhada olduğu anlar hiç bitmeyecek gibi mi geliyor ? Ülkede teröriste terörist diyemediğimiz günlere mi geldik ? Binlerce insanın canına kıymış, kıymaya devam eden insanların allanıp pullanıp sürekli demokrasi sözcüğü altında sevimli gösterildiği anları mı yaşıyoruz ? Yoksa her şeyi ben mi tersten anlıyorum !!!

Neredeyiz?

Bir sezona güzel şekilde başlıyorduk yine. 2012-2013 sezonuna görmeye alışık olmadığımız bir durumla başladık. Normal kongre seçimlerimizin aksine bu sefer iki başkan adayı vardı ve Karşıyaka taraftarlarının bu seçimde resmi olarak söz söylemeye hakkı vardı. Ve kongre günü geldi çattı, Cihan Büyükoral ve yönetim kurulunu Karşıyakamızın başına getirdik.

Çok geçmeden Cihan Büyükoral ve yönetimine karşı olan güven kırılmaya başladı. Getireceğim dediği sponsorları getiremedi. Bu sırada takımın başına Cihat Arslan geldi. Muhteşem bir kadro kurdu. Makukula gibi süper lig'in iyi forvetini aldık. Yanında Banahene eşlik edecekti ona, sağ kanatta Dalmat. Orta saha her senenin aksine daha sağlamdı, Adnan Güngör, Fatih Şen, Mehmet Türkmehmet, Taha.. Gol yememek için kareyi koruyacak aslanlarımız vardı, Onur Akbay, Burak Solakel, Sercan Türkeri, Ersin Veli.. Ve tabii kalemizde Necati!

Çok bir beklenti yoktu bu sene takımdan. Ligde kalalım yeter dedik. Ve sezona bismillah diyerek başlamıştık. İlk maç zor, Manisaspor'u ağırlıyoruz evimizde. Muhteşem kadrosu, bütçesiyle Manisaspor geliyor. Böyle bir top oynamak yok, durum 1-1. Kümede kalalım yeter diyen bir taraftar için Manisaspor maçından 1 puan çıkarmak! İkinci hafta Urfa'ya gidiyoruz, durum 1-0. 3 puanla dönüyor takım. Neler oluyor diyoruz, yoksa? İçeriye geldiğimiz gibi Ankaragücü geliyor sahamıza. 2-0. Fatih Şen ve Adnan Güngör ile gelen 3 puan. Allah allah diyoruz, Karşıyaka bizi hiç sevindirmezdi ama? Bir sonraki hafta Buca deplasmanı. Zor da olsa stada giriyoruz bir şekilde ve o da ne? Fatih Şen'in muhteşem füzesi! 2-1 galip ayrılıyoruz Bucadan da, tribünler şaşkın, Türkiye şaşkın.

Böyle haftalar haftaları kovalıyor. Trabzon maçından da bir 3 puan. İlk 5 maçta nağmağlup bir Karşıyaka! Fakat uzun süren bu muhteşem skorları bozabilecek tek isim 6. haftada karşımızda. Kulüplerini kurarken adeta bizi yenmek için totem yapmış Gaziantep B.B. Deplasmanda 3-0 yeniliyoruz ve düşüşe başlıyoruz muhteşem geçen 5 haftanın ardından. Adana Demirspor geliyor, mağlup oluyoruz..

Ve sezon arası geliyor. Ligde durumumuz çok fena değil. İşte Karşıyaka role giriyor bu seferde. Hiç bir sorun yoksa içimizde sorun çıkartıp illa mutsuz olmamız lazım çünkü. Maddi olarak bitik durumda olduğumuz ortaya çıkıyor. Futbolcuların parası ödenmiyor, elektrikler kesiliyor tesislerde. Futbolcular tek tek gitmek istiyorlar, TFF'ye başvuruyorlar. Çocuğumuz, evladımız dediğimiz herkesin gerçek yüzlerini görüyoruz. Onur Akbay yarı yolda bırakıyor en başta. Fakat bunun yanında evlatlarımız ortaya çıkıyor. Adnan Güngör, Necati, Sercan Türkeri, Erdi.. Hepsi sosyal hesaplarından bas bas bağırıyor, biz bu takımı yalnız bırakmayacağız diye.

5 kuruş para almadan bütün yürekleriyle top oynuyorlar. Haksızlıklara taraftarlarla omuz omuza girip karşı çıkıyorlar. Çocuğumuz gibi seviyoruz onları. Bir maçta yeniliyoruz, onlar ağlıyor biz daha fazla ağlıyoruz. Sorun değil giden 3 puan olsun diyoruz, hakemleri görmüyor musunuz hakkımızı yiyorlar lütfen ses çıkarın biraz diyorlar bize. Her şeyin para olmadığını anlıyoruz, teklifler geliyor " Biz bu takımı bırakmayız, onlar bizi en kötü zamanımızda kolladılar şimdi sıra bizde " cevabını alıyor teklif veren takımlar. En kolay maçlarda 3 puan kaybetsek bile alkışlarla uğurluyoruz o büyük yürekli insanları.

Şimdi değişik bir dönemdeyiz, küme düşmemek yine ilk amacımız. Ama biraz şansımız yaver giderse play-off, ilk iki umudu da hala var. Bu sene taraftar için değil, bu çocukların bu semtte aslanlarımız olarak anılmalarını istediğim için istiyorum Süper Lig'e çıkmayı. Bu çocuklara çok büyük bir vefa borcumuz var, bu takım düşse bile bu çocuklar bizim çocuklarımız, kardeşlerimiz, abilerimiz. Hepinize helal olsun!

7 Mart 2013 Perşembe

Perşembenin Gelişi Çarşambadan Bellidir


Perşembe sabahında olduğumuza göre başlık uygundur diye düşünüyorum...

Daha önceki yazımda yazmıştım, doğru olmayan ama bir süredir basketbol şubemizde geçerli olan uygulama her sezonun son ödemelerinin bir sonraki yönetime kalıyor oluşuydu. Sponsor sabit olduğundan dolayı bir sıkıntı yaratmıyordu, bir sonraki yönetimin ilk ödemeleri bu eski borçlara oluyordu.

Mayıs'ta seçilen yönetim ile beraber önce altyapı'da görev alan çalışanların maaş alamadığı haberleri çıkmaya başladı...Sonra sezon başladı ve gerçekten de hep söylediğim gibi takdir edilmesi kolay olmayan çok önemli bir duruş sergiledik, çok önemli işler yaptı takımımız, hala daha yapıyor...Bu konular unutulmuştu...Ta ki Hakan Demir'in haciz kararı aldırmasına kadar...Bu bize, geçen seneden kalan borçların ödenmediğinin sinyalini vermişti aslında...

Ve bir iki aya kadar sonuçlanacak bir mahkeme süreci de başlayacak bugün yarın...Jovo ve Ikonic, tahsil edemediği alacakları için FIBA'ya başvurmuş durumda...

Neydi atasözü, perşembenin gelişi çarşambadan bellidir...Artık bugün perşembe deyip geçmişe mi bakmalı, yoksa bugün aslında gelecek perşembelerin çarşambası mı ona siz karar verin...

Ama başta haftasonu oynayacağımız Royal Halı Gaziantep BŞB maçı olmak üzere, sahada savaşan ve formamızı terleten, bizi temsil eden her bir oyuncuyu çılgınca desteklemeye ve alacakları her galibiyet için onları onurlandırmaya devam edelim...Ve bugün gelecek perşembelerin çarşambasıysa eğer, alınacak her galibiyetin de tadını çıkaralım...


Erinç Atilla

6 Mart 2013 Çarşamba

Rezalet Proje

Stad yapılacak.
Fotoğraflar yayınlandı.
Bir şey yazmıyorum.
Sadece yorumlayın kendiniz.
Stad sayılarına ve taraftarların oturacağı yerlere iyi dikkat edin.

1 Mart 2013 Cuma

Attandez-Nous Paris !!!*

Top16’da elendiğimiz 2012 sezonunun ardından tekrar Eurochallenge Çeyrek Final’indeyiz, bu sefer saha avantajına da sahip olarak, bu sefer daha tecrübeli olarak. Öncelikle bu aşamaya gelmemizi sağlayan başta oyuncularımız ve teknik heyetimiz olmak üzere, emeği geçen tüm yöneticilere ve ilgililere teşekkürler.


Çeyrek Final’de rakibimiz Paris Levallois. 2007-2008 sezonunda veda ettikleri ProA’ya, bir sene aradan sonra Limoges’u eleyerek geri dönen Paris Levallois, o seneden sonra ligi iki defa ilk 8’de bitirip play-off oynadılar fakat henüz tur geçmişlikleri yok. 1997’de Tofaş SAS’ın finalde kaybettiği Koraç Kupası’nda boy gösteren ekip, ilk turda kupaya veda etmişti. Ciddi bir Avrupa tecrübeleri olmaması bizim için önemli bir avantaj, zira camia olarak elde edinilen tecrübeler Avrupa’da tur ilerledikçe fark yaratmaya başlıyor. Fransız ekip bu sene ligde ve Avrupa’da iyi işler yapmak adına ciddi bir kadro ile yola çıktı. Fenerbahçe Ülker’den tanıdığımız Sean May, kendisi ile UNC’den takım arkadaşı Jawad Williams, milli oyuncular Antoine Diot ve Andrew Albicy dikkat çeken oyuncular. Deplasmanda oynayacağımız maç, 3.000 kişilik Palais des Sports Marcel Cerdan salonunda oynanacak. Salon oldukça dik tribünlere sahip, kalabalık bir taraftar grubunun sahaya etkisinin üst düzey olabileceği bir salon. Beklentim salonun tam doluluğa yakın olması, fakat baskı olarak ne bizle ne de Yunan veya Sırp tribünleri ile kıyaslanabilecek bir ortam olacağını düşünmüyorum.


Rakibimizin maçlarına baktığımızda, Eurochallenge’da içerde oynadığı 6 maçta 3 mağlubiyet aldığını görüyoruz, bu maçların ortak noktası deplasman takımının yüksek skorla maçı kazanmış olması (86-90 ve 87 sayı sırasıyla). Deplasmanda oynadığı 6 maçta ise sadece 1 mağlubiyet almışlar, o maçta 77 sayı atarken 82 sayı yemişler. Ligde ise içerde oynadığı maçlarda 7 galibiyet 3 mağlubiyet aldılar. Deplasmanda ise 10 maçta sadece 4 galibiyet çıkartabilmişler. İç sahada maç başına 85.3 sayı bulurken takım olarak, deplasmanda ise bu rakam 77’ye geriliyor. Eurochallenge’da ise maç başına 86.3 sayı, 34.8 rebound, 19 asist ile oynayan Paris Levallois’nın tipik bir Fransız takımı gibi Afrika kökenli ve Amerikalı oyuncularla oldukça atletik ve hızlı hücuma dayalı bir oyunları var. Tempolu oyunlarını rahatça oynatmamamız gerekiyor. Bu noktada Krasnye Krylia ile beraber kupanın favorilerinden gördüğüm Paris Levallois’a karşı en büyük silahımız ön alanda guardlarımızın yapabildiği baskılı savunma. Bu savunma sayesinde rakipler rahatça hücum bölgesine yerleşemiyor ve şut süresinin önemli bir kısmını eritiyoruz. Bu şekilde oynamamız durumunda Paris Levallois bireysel yeteneklere bağlı olarak ikili oyunlara dayanacaktır. Bu konuda göz ardı edilemeyecek oyunculara sahip olduğuna değinmiştim fakat 1 tanesi deplasman olmak üzere bize karşı bu şekilde 2 maç kazanmaları oldukça zor. Savunmada pota altı oyucularımız, Aminu, Thomas, Ümit ve Bora ara ara yaşadığı düşüşleri göstermezlerse, bireysel yeteneğe dayalı galibiyet almalarına kolayca izin vermeyiz. Caner’in geri dönmesi çok kritik çünkü atletik oyunculara karşı, savunması sert olan Caner fark yaratacaktır. Oyunun hücum bacağında yapmamız gereken kendi oyunumuzu oynamak. Hızlı bir şekilde rakip sahaya yerleşmek, ikili oyunlarla mümkün olduğunca pota altını zorlamak, dışardan boş atış bulmak. Diebler’in olmadığı bir kadroda, Evren, Ümit ve Can Maxim’in ekstra işler yapması gerekiyor istatistiki anlamda. Fakat kendi oyunumuzu oynarken, maçın temposunu rakibin ayarlamasına izin vermemeliyiz, streetball kıvamında oynanacak bir maçta ibre Paris Levallois tarafında olur. Takviye yapılması durumunda, ilk maç belki zor ama ikinci maça katkısını görebileceğimizi düşünüyorum. O sebeple ilk maçta galibiyet için, her zamanki gibi tribünde olacakların en az oyuncular kadar yorulmaya hazırlıklı olması gerekiyor.


Rakibimizi oyuncu bazında incelersek ilk öne çıkan isim şu anda ProA’nın da sayı kralı olan, takımın Eurochallenge’da en skorer ve en çok rebound alan oyuncusu Sean May. Dean Smith yönetimindeki North Carolina’da, Felton, Marvin Williams, Rashad McCants, Jawad Williams ile beraber NCAA şampiyonluğu yaşayan May, profesyonel kariyerinde hep sakatlıkla uğraştı. 4 senelik kolej kariyerinde her sezon kilo verip daha atletik özelliklere kavuşsa da, yaşadığı sakatlarla tekrar aldığı kilolar sebebi ile daha durağan bir oyun sergiliyor. Paris Levallois’nın en etkili hücum silahı, maç başına 13’e yakın top kullanıyor. Arada sırada bulduğu üçlükler sürpriz etkisi yaratsa da çok can sıkacak boyutta değil. Uzun oyuncu olmasına rağmen iyi serbest atış atması, taktik fauller açısından da rakiplerine sıkıntı yaratan bir konu. Açıkçası birebir oyunda kendisini durdurabileceğimizi düşünmüyorum, fakat kendisini durdurmak zorunda olduğumuza da inanmıyorum. Devre dışında bırakmak için maç içerisinde kendisine double-team yapabiliriz fakat Sean May’e önlem almak adına özellikle dış oyuncuları boş bırakmamız bize daha pahalıya patlayabilir.


Jawad Williams, NCAA şampiyonu olan UNC’de Marvin Williams’ın arkasındaki oyuncuydu. Takım oyununa uygun, hızlı ve atletik bir uzun. Eurochallenge’da maç başına 16.3 sayı, 5.7 rebound ile oynuyor ve dışardan maç başına yaklaşık 3 şut denemesi var, bunlardan 1 tanesini de ortalama olarak isabetli kullanıyor. Jawad Williams’ın bizi zorlayacak yapısı yüzü dönük oyununun da olması. Thomas’tan daha hızlı olması ve pota altında Sean May tehdidine karşı Thomas’a yardım sağlama imkanımızın düşük olması, Jawad’ı maçın kaderini değiştiren adam statüsüne sokabilir. Yüzü dönük olarak topu yere vurdurtmadığımız sürece savunmada daha az sıkıntı yaşayacağız Jawad Williams’a karşı.


Andrew Albicy, genç oyuncu piyasasında ismi olan, 2006’dan beri milli takımda yer alan bir oyuncu. Dış atışı güçlü, atletik ve hızlı bir oyuncu olan Albicy, ön alandaki baskılı savunmamıza karşı tecrübe eksikliği yaşayacaktır. İyi bir saha görüşüne sahip bir oyuncu, fakat bu aşamaya kadar karşılaşmadığı bir savunmaya karşı ne yapabileceğini açıkçası ben de merak ediyorum. Genç yaşına rağmen savunmada geri adım atmaması ve rakibi bezdirmesini avantaja çevirmemiz gerekiyor, erken faul problemine sokabilirsek kendisini bizim işimiz biraz daha kolay olacaktır. Bu konuda hızlı penetrelerine güvendiğim daha tecrübeli Dixon ve Soner’e biraz iş düşecektir.


Bir diğer isim ise, yine guard olarak oynayan Antoine Diot. Albicy gibi milli takım geçmişi olan genç bir oyuncu. Bazı maçları kötü oynayan Diot için alınabilecek en iyi önlem maça girmesini engellemek. Bu konuda da yakın savunma ile kendisini bezdirebileceğimizi ve özellikle çizgi gerisinden etkisini oldukça aşağıya çekebileceğimizi düşünüyorum. Double-team yaptığımız durumda Sean May’e, mutlak suretle dışarda boş adam bırakmamalıyız. Diot da Albicy de ceza şutlarını tereddüt etmeden başarı ile sonlandırabilecek oyuncular.


Bu isimlere ilave olarak 2 numara oynayan Jon Cox’un da adını anabiliriz. Eurochallenge’da maç başına 10.3 sayı bulan oyuncu, çizgi gerisinden 32.4% ile oynuyor. Potaya yönelme konusunda sıkıntısı olmayan bir oyuncu Cox ve bu özelliği ile rakip savunmaları faul problemine sokabiliyor. Can Maxim Mutaf’ın güçlü fiziği ile Cox’un penetrelerini kesebileceğine inanıyorum.


İlk başta da dediğim gibi, guardlarımızla yaptığımız baskılı savunma sonucu, Paris Levallois’nın sahamıza yerleşmesini geciktirirsek ve maçın temposunu ayarlayabilirsek, bireysel yeteneklere bel bağlayacaklar. O nokta da 2 maç kazandıracak kadar üst düzey oyuncuları yok bize karşı. Sadece maçın temposunu doğru ayarlamalıyız, kendi oyunumuzdan geri adım atmamalıyız ve Evren, Ümit ve Can Maxim Mutaf üçlüsünden ekstra katkı koymalarını beklemeliyiz.


İkinci defa mücadele edeceğimiz Çeyrek Final’de şansımız ilk sefere göre çok daha iyi, bunda ev sahibi olmamızın payı da yüksek. Bu potansiyeli sahaya en iyi şekilde yansıtacağımız maç 12 Mart’ta oynanacak olan ilk maç olmalı. Şimdiden başta oyuncularımız olmak üzere, teknik heyetimiz ve şube yönetimine başarılar bu eşleşmede.


Erinç Atilla


*Fransızca, “Bekle Bizi Paris” demek

ÜST TARAFA DÖN