30 Kasım 2012 Cuma

Ayaş Yollarında Kervanın Mı Var Beni Öldürmeye Fermanın Mı Var !?

Herhangi bir türküye referans vererek başlık atacağım kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi ama, federasyon hakem atamalarında öyle bir yol izlemeye başladı ki, aklıma bu Ankara türküsü geliverdi.

Rakibimiz Hacettepe Üniversitesi. Ankara'nın ve hatta ülkemizin köklü üniversitelerinden bir tanesinin, basketbol takımı. Maç Ankara'da oynanacak (takımımız bu sabah yola çıktı). Maçın saati 15.45. Bu kadar. Televizyon yayını yok tahmin ettiğiniz gibi. Yayıncı kuruluş ligin lideri ile on beşincisinin maçını yayınlar da bizim maçımızı yayınlamaz o sebeple bu hafta bu maça canlı yayın beklemeyin. Buraya kadar her şey kabul edilebilir boyutta.

Maçımızın baş hakemi kim ?? Emin Moğulkoç. Geçen sene Telekom deplasmanında ilk çeyrekte bize çalınan 7 faulün 6 tanesinde düdüğü çalan hakem. Emin Moğulkoç nereli ?? Ankara'lı...Emin Moğulkoç hangi üniversite mezunu ?? Hacettepe...

Başka söyleyeceğim bir şey yok...

Erinç Atilla

29 Kasım 2012 Perşembe

BJK - Ankaragücü Maçından İzlenimlerim

İstanbul'a yolum düştüğü için bu maça gitmeyi çok istiyordum. Bir türlü şanssızlığını kıramayan Ankaragücü'nün genç oyuncuları Türkiye Kupası'nda BJK'ye misafir oluyordu. Takımlar misafir oluyor tabii. Maç öncesi bir taşlama olmuş. Yazımı yazdığım şu an dönüş yolunda olan Ankaragüclü arkadaşlar malesef camsız bir şekilde seyahat ediyorlar. Allah bu soğukta yardımcıları olsun. Umarım hem sağ salim hem de hastalanmadan evlerine varırlar.


Gelelim maça demek isterdim ama hafta içi saat 18.30'da başlayan bir maça ulaşma şansım çok azdı. Maç saatini akşam 8'dir diye düşünürken saat 18.30'da başladığını öğrenmek benim için çok kötü oldu. Vapurla Kabataş'a geçerken telefonda ilk yarının 2-1 Ankaragücü lehine bittiğini duymak , efsane bir ilk yarı kaçırdığımı söyleyen arkadaşlarım yüzünden bir an önce stada ulaşmayı istiyordum. İş dolayısıyla takım elbiseyle dolaştığım için deplasman tribününün önüne gelince gişedeki sıkıntılardan içeriye girememiş Ankaragüclü arkadaşlardan bazıları " Abi takım elbiseli görünce yönetici sandık. İçeri aldırırsın bizi diye umutlandık " dediler. Polisler malesef konuşmamıza rağmen bizi içeri almayı reddetti. Olaylar olaylar hakkında bir dünya muhabbet. Onların tribün alemine bakışını kendi açılarından dinledik. Derken 2-2 oldu. Son dakikalarda maç uzatmaya gider derken sanırım Batuhan'ın golüyle Beşiktaş maçı 3 - 2 almış. Stadın dışından ancak böyle takip ediliyor. Olduğu kadar dedik. Bir anda kapılardan biri açıldı. Eski açığın BJK'ye ayrılan kısmının kapısıymış meğer. Polislerin bir de bizi ordaki merdivenlerin oraya barikat kurup güya dışarı çıkanlara karşı sizi burda koruyacağız sözleri vardı. Şaka gibi. Daha kimi nerde bekletmeleri gerektiğini bilmiyorlardı ve iki grubun karşılaşmasına davetiye çıkarıyorlardı. BJK tarafından ilk çıkan genç bir çift oldu. BJK'li arkadaş yanında kız arkadaşıyla ilerlesem mi ilerlemesem mi diye ikilemde kaldı. Herkes beyler bayan var , küfür yok , ters bir hareket yapmayın diye birbirini uyarıyordu. Olması gereken de buydu.

Polisler bu sefer yaptıkları hatayı anladılar ve bizleri Ankaragücü tarafının önündeki merdivenlere götürdüler. Maçın 90 + 1. ya da kaçıncı dakikasıysa artık stada aldılar. Çok teşekkür ederiz. En azından bitiş düdüğünden önce deplasman tribünündeki yerimizi alabildik.

Ankaragüclü birçok sevdiğim arkadaşımı , kardeşimi görmek ,bizim tribünden de tanıdık simaları İstanbul'da tekrardan görmek yorucu günün ardından çok iyi geldi. Klasik deplasman tarafını bekletme ritüelinde , bulunduğumuz konumdan dışarda polisle BJK'liler arasında koşuşturma olduğunu fark ettik. Maçtan sonra Ankaragücü tribünü ile Toraman arasında karşılıklı sevgi gösterileri vardı. Artık siz o kısmı anladınız.

En  güzel an ; Ankaragüclülerin tribünde tek grup Ankaragücü'dür diye uzun süre susmadan bağırmaları ve menfaat ve takımı bugünlere getirenlerin kulaklarını çınlattıkları besteleriydi. Çok şanssız bir şekilde kaybettiler ki göremedim ama izleyen arkadaşlardan duyduğum kadarıyla gerçekten emeklerinin karşılığını bu maçta da alamamışlar.
 Sağlık olsun. Ne diyeyim Ankaragücü Canın Sağolsun

25 Kasım 2012 Pazar

George BEST

Dünya futbolunun en aykırı oyuncusu ve bir o kadar da yetenekli. Aramızdan ayrılışının 7. senesinde kendisini rahmetle anıyorum ve şerefine viski kadehimi şu an onun için kaldırıyorum. Kendisi hakkında önceden bir yazı yazmıştım. Söyledikleri ve hakkında söylenenleri okursanız ne derece vurdumduymaz , aykırı ama bir de efsane diye nitelendirilecek bir oyuncu olduğunun farkına varırsınız.

Alkole düşkünlüğü, gece hayatı , çapkınlıkları , futbol yaşamından sonra iflas eden karaciğerini yenileyip tekrardan içkiyi başlaması ve neredeyse ölümüne yol açacak bu alışkanlığına geri dönmesine kızanlara motoru yeniledğini , neden içki içmemesi gerektiğine anlam veremediğini belirtmesi. Yok artık diyeceğimiz bir sürü huyu yazmakla bitmez.

Kendisini sevmemin bir başka nedeni de İrlandalı'dır. O topraklardan çıkanların normal olmadığına dair söylemleri kanıtlarcasına hayatını yaşamıştır. Onun futbolunu izleme şansı bulanların öve öve bitiremediği , dünya gözüyle keşke benim de öyle bir şansım olsaydı dediğim yegane oyunculardan biridir. Malesef yaşım buna el vermiyor. George Best gibi bir yıldızı izlemek için dünyaya geç gelenlerdenim.

Onun için boşuna dememişler  " Maradona good , Pele better , George BEST "  diye.

Bir gün mezarına gidip birçok hayranının yaptığı gibi viski ile toprağını şereflendirmek benim de boynumun borcu.

ARENA'daki İlk Mağlubiyet

Her ne şekilde alınırsa alınsın, taraftarı olduğun takımın, canından çok sevdiğin ekibin sahada mağlup olmasını görmek iç acıtıcı. Bugüne kadar ARENA'dan hep mutlu ayrılırken bugün ise üzgün olarak terk ettik salonumuzu, 27 Kasım Salı akşamı tekrar dönmek üzere. Bu mutsuzluğumuzun yanında hakemlere isyan edişimiz de vardı. Özellikle Ziya Özorhon çaldığı bazı düdüklerle maçın gidişatına çok net etki etti. Her ne kadar İngiltere Premier League maçlarının saatlerinin etkisi ile belirleniyor olsa da canlı yayınlanacak maçlar, açıkçası bu hakem kararlarını gördükten sonra komplo teorisi üreten tek kişi olmadığıma eminim.

Mağlubiyetlerden beslenecek kadar zavallı birisi değilim. Galip gelirken herhangi bir maça özel bir yazı yazmamamın sebebi, Ufuk Hoca'nın oyuncu seçimi ve kararlarının oldukça doğru olduğunu düşünmem. Sadece eleştirmek için de eleştirecek değilim en nihayetinde...Bugün ise maçın son hücumunda açık bir şekilde faul yapamadık. Tam ters pota arkasında olduğumdan beri net görememiş de olabilirim, belki oyuncularımız faul yapmaya çalıştılar, fakat elimizdeki senaryoya göre açık bir faul yapmak ve bunu hakeme göstermek zorundaydık. Biz ise maçı uzatmaya götürmeyi tercih ettik. En son anda da savunmada hata yapıp basit bir sayı yedik ve maçı kaybettik.

Evren Büker, geçen sene basketbol oynamamış olması sebebi ile önemli bir risk idi, bu sene kimi maçlar bu riski almakla doğru karar verdiğimizi düşündürttü, kaybettiğimiz Tofaş maçı veya geçen hafta deplasmanda oynadığımız Royal Halı Gaziantep BŞB maçı gibi. Fakat onun tecrübesinde ve maliyetinde bir oyuncudan hücumda kitlendiğimiz ve birebir oyuna bel bağladığımız bir maçta daha fazla önce çıkmasını beklerim (Dixon takımın toplam hücumlarının 27%'ini tek başına kullandı, maçı 7 asist ile tamamladık).

Diebler iki haftadır kötü, Eurochallenge maçlarında da henüz "parlamıyor". Acaba bu seviyede haftada 2 maç zorladı mı diye düşünmek istiyorum ve kısa zamanda bu tempoya alışıp tekrar takıma ciddi pozitif katkı vereceğini ümit ediyorum. Bugün biraz da şanssızdı, 2 tane çok rahat dış atış pozisyonundan faydalanamadı, bazı günler girmeyebilir şutlarınız umarım o "bazı günler" dendir bugün.Bu tip zamanlarda ikinci ve üçüncü hücum silahları olması gerekir ki, tetiği çekebilsin.

Ümit Sonkol da bu hafta çok etkisizdi. Kendi pozisyonunu iyi oynayan rakiplere karşı pota altında zaten problem yaşayan bir oyuncu, bu açığını da dış atış tehdidi ile kapatıyor. Fakat Banvit'in uzunları hareketli uzunlar olduğunda Ümit, oyuna dahil olamadı.

Aminu ve Thomas iyi bir performans sergiledi, fakat çok ekstra bir şeyler üretemeyince, Evren-Diebler-Ümit üçlüsünün açığını kapatamadık. Yoksa maçın önemli bir kısmını önde götürebilmişken, bu oyuncuların ekstradan bulacağı bir kaç asist veya sayı ile maçı koparabilirdik. Dakika başına ürettiğimiz verimlilik puanı sonuçları çok net bir tablo sergiliyor, Banvit maçı hariç lig ortalamamıs 0.27 puan iken, Banvit maçında bu rakam 0.16 puan. Sanırım ne demek istediğim daha net çıkmıştır ortaya.

Masada bir bardak varken mümkün olduğunca farklı açıdan bakmak gerekir ki, dolu veya boş olduğundan fazla şeyler görebilelim. Evet bugün ilk defa ARENA'da kaybettik ve açıkçası bu şekilde olması (hakem hatalarının bu kadar bariz rağmen kendi hatamızla) sevimsiz bir tat bıraktı ağzımızda. Fakat diğer taraftan bu mağlubiyet ile takımın üzerindeki "ARENA'da namağlup takım" olma sıfatının ağırlığı kalkmış oldu. Bu sezonda oynadığımız en zor maçtı ve her şeye rağmen son 2 saniyeye kadar kazanan taraftık. Psikolojik olarak daha rahatlamış bir takım olarak Salı günü sahaya çıkacağımızdan ve Tofaş'ı yenip Eurochallenge'da grup liderliğini garantileyeceğimize eminim.

Yazıyı tamamlarken, Fenerbahçe Ülker maçından önce otoparkta konuştuğum tribünde önemli bir yere sahip bir renkdaşım, bu maçı kazanacaksak biz (taraftar) kazandıracağız demişti ve öyle de olmuştu. Bugün ise tüm bu gerçeğe karşı (hocamız Ufuk Sarıca'nın da bir çok kere dile getirdiği) 20 TL gibi normal bir lig maçı için yüksek sayılabilecek bir ücret belirlenmiş olması, çok hızlı bir şekilde salondaki profili değiştirdi ve takımı ateşlemekten ziyade takım tarafından ateşlenen bir kitle önünde oynandı maç. Hiç bir zaman ucuz bilet politikasını savunmadım (kulübümüzün gerçekleri ortada) fakat kabul etmemiz gereken daha makro bazda bazı gerçekler de var. Tribündeki agresiflikten (yanlış anlaşılmasın sahaya yabancı madde atmak, olay çıkarmak gibi kulübümüze zarar veren eylemleri tasvip etmiyorum) pozitif etkilenen bir takımımız varken, bunu baltalamıyor olmalıyız.

Günün anlam ve önemine istinaden, başta Baş Öğretmen Atatürk olmak üzere, tüm öğretmenlerin Öğretmenler Günü'nü kutlamak isterim ve 27 Kasım'da grup liderliğini garantileyeceğimiz maçta Tofaş'a karşı öncelikle oyuncularımı ve Ufuk Hoca olmak üzere, teknik heyetimize ve şube yönetimimize başarılar dilerim. Lig uzun, mağlubiyetler telafi edilir, Eurochallenge çok daha önemli, bu sebeple bu kupadaki maçların bilet politikası da...

Erinç Atilla

23 Kasım 2012 Cuma

Bilet Bilet Bilet

Hepimiz bu seneki kadrolarımızın özverili oyunları ve şu ana kadarki performanslarıyla gurur duyuyoruz. Sanırım duymayan yoktur. İstisnalar da kaideyi bozmaz. Zaman her şeyden öte daha fazla destek zamanı. Kaçak girenlere göz yummama , stadlarda ve salonlarda takımımıza zarar verecek her türlü davranıştan kaçınma vb diye listeyi uzatabilirim. Kulübe giren her kuruşa fazlasıyla ihtiyaç duyulduğunun sanırım farkında olmayan yoktur.


Avrupa'da fırtına gibi , ligde Tofaş'ın mucizevi , şans basketi olmasa lig kulvarında da namağlup durumda olacak olan basketbol şubemiz hakkında bir iki söz etmek istiyorum. Tamam bizler de yaşlanıyoruz ama şube yönetimi ligin başında her maçın aynı değerde olduğunu , hiçkimseye karşı özel bilet uygulamasına girişmeyeceklerini ve tüm maçların 10 Türk Lirasından ücretlendirileceğine dair bir açıklama yapmamışlar mıydı ? Bu sözleri her konuştuğum arkadaşım gibi bizler mi uyduruyoruz ? Sanırım o kadar da değildir. Bu kadar da hayalgücüm yok.

Öncelikle bu kural BJK maçı ile bozuldu. Hani 10 liraydı dediğimiz biletler 20 liraya yükseldi. Maddi kaynak lazım. Destek için sizlerden fedakarlık bekliyoruz dense sanırım kimsenin itirazı olmazdı. Öyle bir açıklama da gelmedi. Bu yetmezmiş gibi rakip taraftarlara da 50 TL bilet ücreti. Önceden de belirttiğimiz gibi bize hiç yakışmadı. Yok İstanbul'da bize böyle yaptılar da şimdi de biz yapıyoruz. Onlar yanlış yaptı diye bizlerin bu tarz gereksiz işlere girmesini çok garipsiyoruz. Yakıştıramıyoruz Karşıyakamıza.

Sonra Fener maçı. Yine 20 lira ücret. Tüm sezon 10 lira olayını geçtim. Ben kendimi takımın maddi kaynağa ihtiyacı var. Sizlerden fedakarlık bekliyoruz diye gelmesini umduğum açıklamayla avutuyordum. Kendi kendime böyle olması lazım ama dillendirmiyorlar diye biletimi aldım. Hep de alırım. Anlamadığımız olay tutarsızlık ve taraftarı müşteri olarak görmediklerini göstermeleri için küçük bir açıklamaydı. İşin aslı kendi açımdan söylemek gerekirse 10 ya da 20 liralık bilet ücreti değil. Tabii bir yandan yine rakip taraftara 50 liralık bilet ücreti ki bu yanlış en azından kulaklarını çok çınlattığımız Turgay Demirel federasyonundan döndü. Kırk yılda bir doğru iş yaptılar ve basketbol şubemizin yanlış kararının düzelmesinde katkı sağladılar. Bu girişimlerinden dolayı kendilerine teşekkürü borç bilirim.

Şimdi sırada Banvit maçı var ve bilet ücreti yine 20 lira. Bazı maçları yapılan tutarsız açıklamalara rağmen bilet ücretleri fark etmeden doldurabilirsiniz.Hatta haddinden fazla taraftar salona da girer. Birçoğu dışarda kalır. Evlerine dönmek zorunda da kalabilir ama taraftarı müşteri gözüyle gördüğünüz sürece insanları küstürebilirsiniz.

Şimdi düşünüyorum da sezon başında maçlar10 liraya olacak diye açıklama yanlışlıkla yapıldı ve aslında 20 lirayı kastediyorlardı. Dil sürçmesi , yazım hatası ya da dinleyen insanların yanlış duyması.

Bu yazıyı okuyan birçok kişi ne olacak canım 20 lira da para  mı diyebilir ? Belki size, bana çok büyük bir para değil ama futbola, baskete , bazıları voleybola giderken bütçeleri yetmeyebilir. Üstelik de deplasman yapmak isteyip , içi kıpır kıpır olan birçok kardeşimiz , arkadaşımız var. Daha lisanslı ürün mağazasında görüp beğendiği bir ürünü almak için hesap yapan , para biriktiren kardeşlerimiz var. Kısacası Karşıyaka sadece basket şubeden ya da yalnızca futbol şubeden ibaret değil.

Herkesin elinde fiyakalı telefonlar , ceplerinden malbuşlar , cameller düşmüyor diyebilirsiniz. Her gün kenara bir , iki lira atsalar ya diyenleriniz çıkabilir. Belki de haklısınız. Çok zengin bir kitleye hitap ediyoruzdur. Benim derdim tekrarlıyorum , belki de söyleye söyleye sizleri sıkıyorum ama insanlar kendini taraftar olarak görürken birden müşteri olarak algılamasınlar. İşte malesef o zaman kalp kırıklıkları ve küsmeler olabilir.

21 Kasım 2012 Çarşamba

Hoşgeldin Mustafa Sevgi

Mustafa Sevgi 2 yıl aradan sonra tekrardan yeşil sahalardaki özgürlüğüne kavuştu. Öyle talihsizdi ki , öyle iyi niyetinin kurbanı olmuştu ki durumu hatırlayınca insanın içi sızlıyordu. Bir ihmal sonucu değişen sağlık yönetmeliğinin kurbanı oldu. Sürekli değişen standartların kurbanı oldu ve federasyondaki ağalar hafifletici sebepleri bile dinlemedi. Çok ağır bir biçimde cezasını çekmesini buyurdular.

Haksız bir biçimde yargılanmak bir insan için kolay bir durum değildir. Mustafa Sevgi'ye de bu haksızlığa uğradığı için çok geçmiş olsun dilemek istiyorum. O ki bu haksızlığın üstüne kendini bırakmayıp bir antrenman bile kaçırmadı. Kaytarmadı. Hep çalıştı. Kendini hazır tutmak için daha fazla uğraştı.

Onun sahalardan uzak olduğu zamanda gözümüzün önünden sol kanattaki koşuşu , rakiplerini birer birer geçişi , rüzgarla beraber yol alması bir türlü gitmedi.

İşte sen bu özelliklerin için bu taraftarın Sevgilisi oldun Mustafa. Tekrardan geçmiş olsun ve seni sol kanatta rüzgarla uçarken görmeyi bekleyen bizler de en az senin kadar heyecanlıyız.

P.S. Yıl1912 ekibinin Mustafa Sevgi röportajı

19 Kasım 2012 Pazartesi

Spor Toto Türkiye Kupası Finalleri


Adana'daki grup maçlarımızı tamamlarken, 2 senedir yapamadığımızı yapıp adımızı son 8 takım arasına yazdırıyorduk. Bizimle beraber yola devam eden diğer takımlar; Beşiktaş, TED Ankara Kolejliler, Galatasaray Medikal Park, Anadolu Efes, Hacettepe Üniversitesi ve Banvit oluyordu.

Bugün çekilen kuralar ile Çeyrek Final'deki rakibimiz belli oldu. 6 Şubat 2013, Çarşamba günü Eskişehir'de Fenerbahçe Ülker ile Çeyrek Final mücadelesine çıkacağız. Maçın saati henüz belli değil. Diğer eşleşmeler de şu şekilde;

6 Şubat 2013
Beşiktaş - TED Ankara Kolejliler

7 Şubat 2013
Galatasaray Medikal Park - Anadolu Efes
Hacettepe Üniversitesi - Banvit

Levent Türknas ve Serdar Apaydın'ın açıklamaları da şu şekilde;

Levent Türknas (Pınar Karşıyaka): “Sezon başında yeni kurulmuş bir ekip olarak 3 hedef belirledik. Form seviyemiz yükseliyor. Taraftarımızda bizi Eskişehir’de yalnız bırakmayacaktır. Fenerbahçe Ülker’e de başarılar diliyorum. “

Serdar Apaydın (Fenerbahçe Ülker): “Kupayı bundan önce olduğu gibi yine müzemize götürmek istiyoruz. Basketbolumuzun temel taşlarından biri olan Pınar Karşıyaka, Ufuk Sarıca ile sezona iyi bir başlangıç yaptı. zorlu bir maç olacak. Ancak biz mücadelemizi gösterip mutlu sona ulaşmak istiyoruz.”


Şimdiden başta oyuncularımız olmak üzere, koçumuz Ufuk Sarıca'ya ve teknik heyetimizle yönetimimize başarılar dilerim...


Erinç Atilla

İstatistiklerle Futbol Vol.II

Daha önceki yazıma hemen bir referans vereyim, önceki haftalardaki ortalamalar için.

Lig'de 12 maçı geride bıraktık. Topladığımız 22 puan, attığımız 14 gol ve kalemizde gördüğümüz 12 gol var bugüne kadar. Ortalamamıza bakarsak maç başına 1.83 puan, 1.17 atılan gol, 1 yenilen gol düşüyor.

Kilit bilgi neydi;

6 senenin maç başına ortalama, ilk iki için; 1.89 puan, 1.58 atılan gol, 0.90 yenilen gol...Playoff için; 1.66 puan, 1.38 atılan gol, 1.03 yenilen gol...

Oynadığımız son 4 maça bakmak istersek, maç başına 2 puan, 1.25 atılan gol ve 0.5 yenilen gol ortalamamız var. Bu rakamlar da, ikinci dört maçlık seriden sonra tekrar çıkışa geçtiğimizi ve belki ilk dört haftaki ortalamalara gelememiş dahi olsak, hedefe yürüyen bir takım için olması gereken sonuçlara ulaştığımızı gösteriyor. Bu süreçte saha dışında da tamamen maddi durumlarla ilgili yaşadığımız sıkıntıları düşünürsek, her şeye rağmen bu performansı sergileyen oyuncularımıza sahip çıkma ve haklarını ödeme zamanı olduğunu düşünüyorum.


Erinç Atilla

18 Kasım 2012 Pazar

Hakemzede Karşıyaka

Hakemler hakkında hiç konuşmam ama diye başlayan cümleler vardır. Bunu duyduğun an kanalı değiştir birader demişimdir. Çünkü genelde her hatayı hakeme bağlayıp gündem değiştirmek için yapılan konuşmalardan öteye geçmez. Bir istitastik tutsak sanırım %90'dan fazlası hep gündem değiştirme çabalarıdır.

Hakemi de yeneceksin arkadaş sözü vardır bir de. Evet şampiyon olmak istiyorsan hakemi de yeneceksin.Rakibi de yeneceksin. Federasyonun da pardon federasyonu da yeneceksin.

Sayfalarca , günlerce teknik direktörleri , vaatlerini tutmayan yöneticileri , formsuz ya da çok güzel oynayan futbolcuları konuşuyoruz da neden hakemleri konuşmayacağız ? Sanırım temel sorunumuz dengeyi bulamamamız. Sadece hakem ya da sadece oyuncuları konuşup olayı tüm etkenleri ile değerlendirmiyoruz. Sahada kendilerine bir başbakandan , cumhurbaşkanından daha fazla yetki verilen hakemler de kendilerini padişah mertebesinde görüyorlar. Hoş ülkede bu aralar kendini padişah gibi gören sadece hakemler değil ama hadi o konulara bu yazıda girmeyelim. Hakemlerden hesap sorulmadığı ve onlar hakkında da birkaç kelam edilmediği sürece bu hükümdarlıkları artarak devam edecek ve yaptıkları her türlü haksızlık da yanlarına kar kalacak.


Hakeme tekrar geri dönmeden önce haritadan bakarsanız eğer İzmir'den Rize'ye armasının peşinden koşan her renkdaşımı tebrik etmek istiyorum. Onca yol , eziyet çekilecek dert değil. En az sahadaki mücadele kadar sizlerin mücadelesi de alkışı hak ediyor. Bu takım sizlerle daha bir güzel.

Sahada ilk yarı istediğimiz oyunu sergileyemedik. Çok gereksiz bir penaltı yaptırdık. Ne yalan söyleyelim ilk yarıdaki oyun bizlere maç için umut vermiyordu. Devre arası artık Cihat hoca ne söylediyse takımın havası değişti. Helal olsun çok güzel ve istekli bir mücadele vardı. Dalmat her topu ezse de , el freni görevi yapsa da geliyorduk. Golün artık geleceği belliydi. Fatih Şen'in idmanda çalıştıklarını düşündüğüm ön direğe diz seviyesindeki bir dünya ortasından sonra yükselttiği top ve Makakula'nın harika kafa vuruşu. İşte o an bu ortaları yerden kesmenin gereksizliğini sanırım tüm takımımız ve teknik heyetimiz görmüştür. Çok baskılıydık. Maçı bırakmıyorduk ve Banahane'nin akıl dolu aşırtması ile tv kameranlarının yakalayamadığı golle öne geçtik. Topu ağlarda görüp birbirine sarılan , evde ne varsa o sıradaki sevinçten kırıp döken binlerce insan hep bir ağızdan aynı anda Kaf Sin Kaf diye haykırıyordu.

Rize tribünlerine gelelim. Rakip tribünün varlığını hazmedemeyen , sahada geride olmasına rağmen can siperhane mücadele eden bir takıma bile tahammülleri olmayan bir tribün görüntüsü çizdiler. Deplasman tribününe bıçak , futbolcuların kafasına çakmak atmak en büyük meziyetleriydi. Bugünün başrolündeki orta hakemimiz Serkan Çınar ise bozuk para yağmurunda köşe atışını kullandırıp olaylara doğru düzgün müdahele bile etmiyordu.

Artık en son pozisyona gelmek istiyorum. Ahmet Burak Solakel olması lazım o pozisyonda çok amatör bir şekilde topun kornere gitmesine sebep olması da kritik dakikalarda, skor 2-1 iken kabul edilecek bir hata değil. Ardından rakip oyuncunun boş bırakılması, defansımızın izlemesi, el ile gol pozisyonuna giren oyuncuya müdahele etmeyen hakem , hakeme itiraz etmekle meşgul olup topa hamle yapmayan defansımız ve bunca olumsuzluğun birleşip kalemizde ikinci golü görmemiz. Evet hakem çok büyük bir hata yaptı. Büyük ihtimalle Rize'de seyirciden çekindi ve son dakikada bu golü iptal edecek cesareti kendinde bulamadı.

Tamam belki hakem Serkan Çınar ev sahibi ekibin nizami olmayan golünü son dakikada geçerli sayacak kadar bir korkak ya da şimdi raporunda bu pozisyonu nasıl geçerli saydığını bahaneleriyle - yanlış tabir olmasın çok özür dilerim - gerekçeleriyle anlatıyordur. Her iki türlü de kendisini Türk hakemliği için çok yetersiz ve geleceği olmayan bir hakem olarak görüyorum. Eğer bu pozisyonunun gol olduğuna tüm yüreğiyle inanıyorsa hakemliği son derece kötü  ya da seyirciden çekinip de golü geçerli saydıysa bir hakem için korkaklık azımsanmayacak kadar büyük bir dezavantajdır.

Sonuç olarak emeğimiz heba oldu. 3 puan alacak durumdayken 1 puana razı olduk. Hakem Serkan Çınar'ı da yenmeliydik ama canınız sağolsun çocuklar. Umarız bundan sonra Serkan Çınar gibi hakemler maçlarımızı yönetmezler. Yönetseler dahi onun gibileri de  yenip yolumuza devam ederiz.

10 Kasım 2012 Cumartesi

Sadece 9 Dakika 5 Saniye

10.11.2012 . Tarihin bile saygıdan sıraya girdiği ama canın pahasına özgürlüğünü sağladığın vatanında sana saygısızlık edenlerin arasında bulunduğum için çok utanıyorum Atam. Sen bizlerin özgür yaşaması ve gavurun hizmetçisi olmayalım diye tüm hayatını harcamışken , bu ülkede şu an yaşananları içimize sindirmek çok güç.

Sabah ayrı bir heyecanla uyandık yine. Atamızın aramızdan ayrılışının 74. yıldönümü ile uyandık. Saatler seni bizlerden alıp ebediyete götürdüğü vakte tekrar gelince sadece korna ve siren sesleri duyuldu İzmir'de. Aynen yurdumuzun diğer şehirlerinde olduğu gibi. Her zaman da olması gerektiği gibi. Seni anmak Atam birkaç dakikaya , saate ya da güne sığmaz. Bunun da ayrıca farkındayız.

Emanetinin ve ilkelerinin her zaman bekçisiyiz. Zaten bizlere söylediğin  "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır'' sözünü hiç unutmuyoruz. Unutturmaya ve ülkeyi yıkmaya çalışan hainlere inat aklımızdan çıkmayacak.


İşte Atamızın silüetinin Cumhuriyet Meydanı'nda belirdiği sıralarda bizler de Alsancak Stadındaydık. Karşıyakalıların sessiz kalmasına alışık olmayan tv başındakiler ve rakip takım oyuncuları , taraftarları ortamı garipsemiş olabilirler. Atamızı anarken maç sırasında sadece 9 dakika 5 saniye sessiz kaldık ve sonrasında Atamız için haykırdık. Bu şekilde bağıracağımızı bilmeyenler 9 dakika 5 saniye sonrası şaşkınlıklarına ve gözyaşlarına engel olamıyorlardı.

Bugün yendik ya da yenildik hiç önemli değil. Senin için 9 dakika 5 saniye sessiz dururuz ya da her an bağırırız da Atam ama şunu hiç unutmadık ki SEN OLMASAN , BİZLER DE OLAMAZDIK.

              NURLAR İÇİNDE YAT DÜNYANIN EN BÜYÜK LİDERİ

7 Kasım 2012 Çarşamba

KSK'de Rus Ruleti

Göztepe derbisinden galip çıkmanın mutluluğu ve 100. Yıl kutlamalarının coşkusu semtte tüm hızıyla devam ederken bu hava futbolcuların idman boykotuyla bıçak gibi kesiliverdi. Alacaklarındaki gecikmeler dolayısıyla daha önce de Tavşanlı deplasmanına yola çıkmaları gün protestoda bulunup gitmemişlerdi. Tam Göztepe ile oynanacak maç öncesi sinyali hepimiz almıştık.

Hepimiz biliyoruz ki Cihan Başkan bir kumar oynuyor. Yaratamadığı kaynaklardan dolayı sıkıntılı ve gördüğümüz kadarıyla ödeme yapacağı tarihe kadar boykotları , huzursuzlukları geçiştirmek istiyor.


Futbol takımımız ligde averajla 3. sırada. Önümüzde gerçekten kritik bir dönemeç var ve futbolcularımız yine mesaj veriyorlar. Bizler huzursuzuz. Ödemelerimiz yapılsın. Yoksa ? Evet işte ya ödeme yapılmazsa , yoksa kısmını dile getirmiyorlar. Biz kimsenin hakkının ödenmemesi gibi bir durumun kabul edilemeyeceğini her zaman söylüyoruz. Bu konuda ayrı bir fikirde olmamız zaten söz konusu değil ama futbolcuların da hafiften hafiften, bu tarz boykotlarla mesaj göndermesini pek de şık bulmuyoruz. Benim gibi düşünen renkdaşlarımı da katarsam ; bizler için bu boykotlar tehditvari bir algı uyandırıyor.

Şimdi karşılıklı açıklamalarla iş rus ruleti havasında. Tabanca elinde Cihan başkan ve yönetim açıklama yapıyorlar. Ödemeler konusunda takvimlerini tam netleştirene kadar fırtınayı atlatmak istiyorlar. Sıra karşı tarafa geçince de onlar tabancayı kafalarına dayayıp tetiğe basıyorlar. Şu ana kadar o tabancanın içindeki tek kurşun kimseye isabet etmedi. Ama bir gün ya hesaplarınız tutmazsa da bu saçma sapan ruletinizin sonu gelirse !!! İşte o zaman o kurşun birilerine zarar verecek ama en çok zararı Karşıyaka Spor Kulübü görecek. Birileri en fazla yönetimden gider. Futbolcular TFF'ye başvurur. Başka takıma gider ama ya takım ve taraftar ? Bizler nereye gidelim ? Gereksiz inatlaşmalarınızın son bulmasını ve hem Karşıyaka için hem de kendi kariyerinizin için var olan gücünüzle mücadele etmenizi tavsiye ediyoruz.

2 Kasım 2012 Cuma

100. Yıl Coşkusu

Takdir-i İlahi 100. yılımızdaki son maçımızı Göztepe galibiyetiyle kapattık. 100 yıl önce Zühtü Bey ve arkadaşlarının başlattığı isyan , yaktığı meşale katlanarak büyüdü ve bugünlere geldi.


100 yıl önce bu şehrin , ülkenin işgalinde sessiz kalmayıp , düşmana başkaldırı sonucu kurulan bir kulüpten bahsediyoruz. İzmir'deki örgütlenmeyi spor üstünden yapıp önce kazandığı başarılarla şehrin moralini bir nebze iyileştiren , bir yandan da kurtuluş mücadelesinde en aktif şekilde yer alanların olduğu bir yapılanmaydı. Başkanı işgal kuvvetleri tarafından esir alınan , sürgüne gönderilen , işgal kuvvetlerince hep bir tehdit olarak görülen bir kulüptü Karşıyaka.


Değerlerine sıkı sıkıya bağlı , renklerini bile seçerken aslını ve geçmişini unutmayarak karar veriyordu. Yeşilini İslamiyetten, Osmanlıdan ; Kırmızısını ise Türklüğünden dolayı seçiyordu. Daha kuruluş günlerinden bir misyonu vardı. Vatanı müdafa ve benliğinden , değerlerinden taviz vermemek. Asiydi . Özgürlüğününe düşkündü. Cepheye gidenlerin parolası "Biz Karşıyakalıyız"dı. Özgürlüğüne inancın söylemiydi. Esarete başkaldırının sözleriydi bunlar. Sadece bir spor kulübü kuranların değil , ülkesi için canını vermeye gidenlerin parolasıydı cepheye giderken.



Boşuna demiyoruz " Şampiyon olasın diye sevmedik. Karşıyakam biz seni hiç terk etmedik " . Bu kulübün çok fazla başarısı yok. Raflarda ışıldayan jan janlı kupalarımız da yok. Sadece ne kadar üzse , kahretse bile 100 yıldır alevi daha gür parlayan meşale ve bitmek bilmeyen bir sevgi var. Yıllar önce söylediğim gibi mazoşist bir aşk bizimkisi. Acı çekmektir. İsyan etmektir. Koşa koşa ölümlere gitmek demektir ve yine ısrarla canından çok sevmek demektir. Karşıyakalı olmak deliliktir.

Hep bir  ağızdan genci , yaşlısı tüm Karşıyaka halkı 1 Kasım 2012 gecesi saatler 20.12'yi gösterdiğinde yegane sevdası için haykırdı. Kaf Kaf Kaf Sin Sin Sin Kaf Sin Kaf Sin Kaf


100 yıldır artarak süregelen bu coşku gelecek yüzyılda da var olacak. Belki bizler göremeyeceğiz ama Karşıyakam senin peşinden aynı bugünkü gibi sevdalıların büyük bir gururla gelecek

ÜST TARAFA DÖN