29 Temmuz 2012 Pazar

TSYD'ye Katılmıyoruz

Çocukluğumun turnuvasıdır TSYD. Göztepe , Altay , Buca artık kim denk gelirse oynardık. Maçlar Alsancak Stadında. Hem de tribünler yarı yarıya. Tabii ki en çok beklenen maç Göztepe ile olanlardı.

Turnuva zamanı genelde yazlıkta olurdum. Babam ilk yıllarda maçlara gitmeme izin vermezdi. Kavga , gürültü sonra gece gece yazlığa dönüş imkanı da olmadığı için. Ee ortaokul çocuğu olarak arabayı kaçırsak kesin yolda polise yakalanacağımızı da düşünürsek , işimiz zordu.

Yalnız ilk maç 18.00 ya da daha erken bile olabilirdi. Ağustos ayı , İzmir sıcağı. Çekilecek dert değil ama bu çocuklar durmaz. İlla maçlara gidecekler.

Gerçekten gözümde canlandı o koskoca TSYD mazisi. Önce biz gireriz.Haber gelir. Göztepeliler stada giriyor. Millet kimle oynuyorsak maçı bırakır ve turnikelerdeki Göztepelilere saldırır. Bir yandan sahadaki takıma destek. Bir yandan tribünde kendilerine ayrılan yere girmeye çalışan Göztepeliler Alsancak Stadı açık tribünü girişi ve açık tribünün arka tarafında dosthane selamlaşmalar. Yaşamayan bilemez. Hele yeni nesil Alsancak stadı yarı yarıya zamanlarını hiç bilemez.


Hem TSYD hem de lig maçlarında aşırı muziplikler olurdu. Tribüne yumurta sokmayı başaran renkdaşlarımız bunu karşı tarafa sallardı. Allahtan bunu kötü gözle karşılayamıyorum. O yıllarda tam tribünler coşarken iki tarafın bozuk para ve taş timleri her an taarruza geçebilirlerdi. Böyle bir hobileri vardı. Yumurta en azından kimseye zarar vermiyordu ve karşı tarafta üstüne gelenin daha bir sinirini bozması gibi komik bir yanı da vardı.

Açık tribün tam bir curcuna. Asıl siz bir de kapalı girişini düşünün ve köşe tarafına ulaşmaya çalışanların akıbetini. Öyle yekten gidip de gireyim delikanlılığının pek sökmediği zamanlardı. Zaten intihar etmek isteyen böyle yöntemler deniyordu.

Baktılar ki bu iş böyle olmayacak . Yarı yarıya dönemi açık tribün bir takıma , kapalı ve balkon diğerine formulüne dönüştü.

Ben yine eskiye döneyim. Yarı yarıya zamanları ve maç sonu Konak istikametinde yürüyoruz. Etrafta Göztepelilerle de karşılaştığımız da yok. Karşılaşacağımız da.Artık sıkıldık ve otobüse bindik. Cumhuriyet Meydanını geçtik ve otobüse taşlama oldu. Sağolsun uyanık arkadaşım cam kenarına geçmediğinden , atılan taş tam bizim oraya geldiğinde kıs kıs gülüyordu. Otobüs durdu ve taş atan gençler kaçıyordu. Yunuslar geldi. Gerçekten emniyetin en çalışkan birimi. Sanırım isimlerinden dolayı herkes sevviyor. Taş atan gençlerin peşine düştü ve yakaladı. Otobüs sürücüsü amcamız köpürüyordu. Taş atıp kaçan Göztepeli genç arkadaşlarımız ise " Biz yapmadık, atmadık abeeeey " diye inkar ediyorlardı. Artık yunus birimi ve Kantar polis karakolunda taş atıp kaçan gençler ve polis arasındaki münasebet ne oldu bilmiyorum. Polis zaten bizi kovmuştu. Başka bir otobüsle kutsal topraklara doğru yol almıştık.

Düşünüyorum da daha çok anı var. TSYD ile ilgili anılar bitmez. Çoğu da malesef kavga , gürültü. Göztepe'nin Dinç Bilgin'e satılması ve bir maç sonrası Yeni Asır baskını , Amigo İsmail'in mercedesi TSYD maçı sonrasında mıydı ? Yoksa ligin ilk maçlarından biri sonrası mıydı ? Hafızam beni yanıltıyor.

Bir de o baskın sonrası vapurda polisin taraftar avı vardı.

En üzücü olay ise Göztepe ile oynadığımız bir maç sırasında kendi aralarındaki husumetten dolayı yaşanan acı bir olaydı. Sokaklarda olabilecek bir olay tribünde yaşandığı için tüm ülkenin diline , iş bilmez gazetecilerin , yorumcuların ağzına sakız olmuştuk.

Kısacası benim aklıma TSYD turnuvası dendiğinde hep kavga , gürültü geliyor.

Bu sebepten dolayıdır ki katılmadığımız iyi olmuş. Biz turnuvada yokken artık kim kimle kavga eder, kaç maç ceza alırlar pek umrumda değil. Şimdi onlar düşünsün.

0 yorum / sen de yaz !:

ÜST TARAFA DÖN